|

konuya daha yaklaşmak lazım

Geçenlerde “War Photographer” filmini yeniden izledim , uzun zaman olmuş ilk izlediğimden beri. Bu film en baba fotoğrafçılardan James Nachtwey in fotoğraflarını nasıl kalp gözüyle çekebildiğinden bahsediyor kısaca. Nasıl etkilendiğimi (bi daha bi daha) anlatamam, o kadar ki bugüne kadar çektiğim tüm karelerden nefret etmiş bile olabilirim. Kafamda attım çöpe, gittiler..

( Kendime not: hayatın rutinine kapılıp böyle ideal yaşamlara özenme duygusu da unutulabiliyor, (kısaca bir sürü boş iş anlamlı görünebiliyor gözümüze) bu tür ilham verici filmler olmalı işte bu yüzden. Şu lanet alışkanlıklara dönmek, yıllar sonra bisiklete binmek gibi maşallah, o kadar kendiliğinden ki…Bununla ilgili de bi post yapayım, unutmayayım.)

Neyse konuma gireyim artık. Şu ODTÜ arazisinden geçen devasa yol konusu uzun zamandır tüm hayatımıza kastetmiş durumda ya, gerek sürekli  toz solumak olsun, gerek sürekli olarak iş makinesi gürültüsü çekmek olsun, gerek ulaşımın zorlaşması, gerek iş makinelerinin pervasızca tüm yolları kaplıyor oluşu, gerek tüm polis ekiplerinin işi gücü bırakıp orada aylardır pinekliyor oluşu, gerek okula gitmek isteyen minik ilkokul çocuklarının çamurun ve şuursuz düzensiz akan trafiğin arasından elele tutuşup okula gitmeye çalışması, gerek gerek gerek…Üstüne üstlük bu inşaat sırasında bu kargaşada ölen minicik bir çocuk var…O kadar bunaltıcı ki…Ve bu apar topar inşaat kanunsuzca (ODTÜ nün açtığı dava var bildiğim kadarıyla) ve pervasızca devam ediyor. Yok bir de demokrasi var bu ülkede, adalet var demeyelim, ülkenin kaynakları nasıl bir bir heba ediliyor canlı izlemek istiyorsanız önce mahallenize bakın. Apar topar yapılan yolun üzerinden 1 ay  geçmeden göçtüğüne, bununla beraber su borularının patlayıp tüm mahallenin susuz kaldığına da şahit olduk bu kısa zaman içinde.

Sonrasında, Ankara nın 100.yıl mahallesindeki İşçi bloklarının kentsel dönüşüm projesine dahil olduğu konusunu duyduğumdan beridir, içim içimi yiyor. Hayır biliyorum bitki örtümüz TOKİ, ama yine de bu kadar yakınımıza ruhsuzluğun gelip çörekleneceği duygusu insanı öyle rahatsız ediyor ki. Bu ODTÜ den herşeye kastederek apar topar yol geçirme konusu ile ilgili güzel bi yazı var, söylenebilecek herşeyi söylemiş, şurada . Neden, neden diye kafanızı kemiren cevaplandıramadığınız sorular varsa, cevapları gayet net, okuyun anacım. İşte bu yol inşaatı mevzusunun kimlere fayda sağladığını görün.

Ben de dedim bu sefer günlüğü sempatik fotoğraflarla süslemek yerine biraz daha yaşadığım yeri ve zamanı yansıtan, dolayısıyla daha gri ve sevimsiz fotoğraflar koyayım, zamana notlar düşeyim, en azından çektiğim fotoğrafların bir işe yaramasını sağlayayım.

Diyorum ya 100. yıl İşçi Blokları mahallesi kentsel dönüşüm projesine dahilmiş, çok üzüldüm. Bu mahalle ODTÜ öğrencilerinin bir nevi özel yurdu olduğundan son derece sempatik ve rahat bir mahalledir, bir karakteri ve kendi içinde bir huzuru vardır. Tamam eskidir, içi dışı dökülüyor olabilir ama pekala da tamir edilebilir, yenilenebilir. Mimari bilgim hiç yok ama tüm dünyada bu şekilde eski kalmış ama korunmuş mahalleler yok mudur, biraz eskidi diye yıkılıp yenisi mi yapılır, bilemedim…

Bizim mahalle böyle birşey (işe gitmeden hızlıca çektim, biraz dolaşsam daha neler neler yakalarım :) )

Yol inşaatını size nerden başlasam göstermeye acaba, farklı açılardan dizi dizi diziyorum şimdi fotoları.

Bu aşağıdaki ODTÜ 100.yıl girişi, eskiden büyükçe bir kırlık alanın, önünde Drunk ın olduğu, önünden eski yolun geçtiği alan, şimdilerde:

Dedim ki acaba aynı noktanın geçmişte çektiğim bir fotoğrafı var mı, kurcaladım eski fotoları, buldum :) kar yağmış, ben de makineyi almış fırlamışım dışarı 2 yıl öncenin:

foto037x

Neyse yol inşaatına döneyim, söz veriyorum melih gökçek grisine (dolayısıyla Ankara grisi tabir ettiğimz renk çeşidi) doyacaksınız önümüzdeki fotoğraflarla. Bu aşağıda görünen yer bayramda apar topar yapılan ODTÜ arazisinden ağaçların talan edilerek açılması ile oluşturulmuş, Eskişehir yolu bağlantılı bölüm:

bunlar da ODTÜ önü yolun farklı yönlerde halleri:

bu koyu griye boyalı yerleri var ya duvarın, onlar yazılmış sloganları örtmek için belediyece tekrar boyanmış yerler. Şöyle bir slogan da gördüm duvarda (henüz farkedilip de boyanmamış): “gri boya bitene kadar yazacağız” diyen :)

Şimdi bu yolla tam sınır durumda bir de park var mahallede, Çankaya belediyesi yol inşaatından bir süre önce tamamlayıp hizmete açmıştı. Ama o kadar dipdibe ki bu iki oluşum akıllara zarar, göreceksiniz şimdi fotoğraflardan.

Bu köprülü yolun gri duvarının üstü çok eğlenceli, böyle aşağıdaki gibi kareleri yakalamak mümkün kısa zamanda. Eğlencenin bir diğer tarafı da yaya (hafta içi bi dolu öğrenci) ve arabanın iç içe yolalıyor olması, ne kaldırım ne bişey çamurda yağmurda yanyana yürünebiliyor.

Eğlenceye doymadım heyecan ve adrenalin de arıyorum diyorsanız tavsiye ediyorum yolun park tarafına (dark side of the park demek geldi içimden, elimde değil geyik tarafım susmak bilmiyor) geçin, yolun dibindeki yürüyüş yolundan yürüyün biraz. O kadar dibinde ki yolun, Allah muhafaza o korunaksız (bariyersiz) yolda ciddi bi kaza olsa da bi tane araba yoldan çıksa, tepenize düşmesi işten değil…

Neyse, optimistik olun getirmeyin aklınıza böyle şeyler, bakın bu yeni park güzel, Berfo Ana parkı (merak ederseniz kimdir diye buyrun) koymuşlar adını da, benim hoşuma gitti. Bir de heykelini dikmişler onu da gayet beğendim:

Berfo ana nın arkasındaki çerçeveler çok fotojenik, tabi kaçırmadım.

Bir de sabah çekilen trafik işkencesine ait bir fotoğraf da koyayım, eğer beddua ettiyseniz içinizden, benden koca bir Amin gelsin size, ben hakkımı helal etmiyorum kendisine çünkü…

ODTÜ girişinden biraz yürüyelim, bu mahallede biraz daha dolaşalım derseniz karşınıza çıkan görüntüler de şöyle (modeller tabiki benim familya, fotoğraflarını çektim diye izin isteme derdi yok kendilerinden ) :

seviyorum bu boşlukları (yüksek gerilim hattının faydaları olabilir tabi), park da olmasın, böyle boş boş kalsın mümkünse araziler :

bi de bu var, ironik biraz :)

Neyse kendinizi yeterince deli hissediyorsanız buyrun bu kapıdan :)

Sanki söyleyeceğimi söyledim buraya kadar, bu yoldan hiç mutlu değilim özünde. Denilecek bir şey var onu da çocuklar dediler çoktan “Gökçek yolun yol değil”…

En sona bir fotoğraf sakladım, mahallenin karakolu vardı bilen bilir, 10 Nisan karakolu, o karakol taşındı Balgat’a, bir süre boş kaldı karakol binası, şimdilerde yıkıldı. Bir kapısını bırakmışlar yıkmamışlar, sağolsunlar. Üstündeki mesaj benim bu çocuğu yetiştirmeye çalışırken vermeye çalıştığım mesaj ya güzel oldu, büyüyünce katıla katıla güler artık bana :)

not: sanırım denemişler ama gri boya kapatamamış yazıyı, ilahi takdir :)

not2: ne düşündüğünüzü paylaşırsanız yorumlarda çok sevinirim, bi göreyim tek miyim çok muyum :)


|


Yorumlar(3)

  1. Burcu Yetkin
    Reply

    Ellerine sağlık canım. Tek kelime ile harika bir yazı olmuş. İçimden gelenleri öyle güzel dile dökmüşsün ki bayıldım. Biz ne kadar dirensek de umrunda değil bazılarına. Önümüzdeki sene yine aday olacakmış. Ne diyim bilmiyorum. Gökçek yolun yol değil!!
    Sadece şunu söyleyebilirim: Tek değilsin Burçaycım

  2. Özlem Ercoşkun
    Reply

    Fotoğraflarını çok beğenerek izliyordum, ama itiraf edeyim yazılarını daha bir hevesle bekler oldum. İçim acıyarak , çoğu zaman da öfkeyle okudum bu günkü paylaşımlarını. Çaresizliği öğrenmek istemiyordum oysa…

  3. Galip Demiray
    Reply

    Resimler yok, birkac resim haric resimler cikmamis, bilgi…

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.