|

Ankara Ruhu

İnsanın yaşı ilerleyince geçmişi daha çok aramaya başlar, eski albümleri karıştırır, yaşadığı mekânları hatırlar, hatıralarının silinmediğini anlar. Bende konuk yazar olarak bu satırları kaleme alıyorum. Gerçi bloğu takip edenlerin büyük bir bölümü sevgili gençler, ilginizi çeker mi doğrusu kestiremiyorum. Ankara’ya gelişim ile bu günleri karşılaştırmayı düşündüm, aslında zaman zaman kendi kendime bunu yapıyordum, şimdi ise sizlerle paylaşıyorum.

Ankara 1966 yılında üniversite sınavına girmek için gelmiştim, o zaman üniversite seçme sınavı çok yerde yapılmıyordu, sayılı merkezlerde yapılıyordu. Ankara’ya benden önce ağabeyim üniversiteye gelmişti, onun için pek yabancılık çekmeden güvenle geldim. Eski oto terminali o zaman Dışkapı yakınındaki küçük bir alandı, taksiye binip ziraat fakültesi yurduna geldim ve o geceyi yurtta geçirdim. Ama sabahı zor ettim. Ankara’yı görmek istiyordum. Akşam olduğu için ilk gün pek bir yeri görmemiştim. Ertesi gün sınavdan önceki gündü, Dışkapı’dan Ulus’a oradan Kızılay’a yürüdüm. Binalara hayranlıkla bakıyor, katlarını sayıyordum. Özellikle ulus’ta İş Bankası, Atatürk heykeli, Sümerbank binası, Opera binası, yeni yapılan ve o zaman Ankara’nın en yüksek binası Emek İşhanı, Kızılay binası ( bugün yerine iş merkezi yapıldı.) TRT binası, Merkez Bankası binası, DTCF binası ve üzerindeki “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.” Özdeyişi, Çankırı caddesindeki eğlence yerleri, çiçek lokantası, uğrak lokantası vs. hepsi bana çok heyecan vermişti, bu nedenle unutamamıştım.

Ulus ve Kızılay gibi merkezi yerlerdeki kavşaklarda yuvarlak bir platformda görev yapan ve elleri ile trafiği yönlendiren trafik polisleri, Güvenparkın havuzlu eski hali, Büyük sinema, Renkli sinema, Süreyya sineması gibi güzel sinemalar, Cebeci’de Kukla kebap, Kızılay’da piknik, Dışkapı-Cebeci hattında sessizce çalışan elektrikli troleybüs’ler vardı.

Daha sonraki aylarda üniversiteli yıllar başlayınca Ankara’yı daha iyi tanıdık. Dışardan gelen arkadaşları dostları Gençlik parkına, AOÇ’ne, Anıtkabire, Kuğulu parka Ankara’nın su ihtiyacını karşılamak amacıyla Atatürk’ün talimatı ile yapılan çubuk barajına, ulus Atatürk Anıtına ve Çankaya’ya götürür ve oraları dilimiz döndüğümüzce anlatırdık, her şey çok güzel gelirdi. Atatürk Anıtı önünde, çubuk barajındaki özenle çiçeklerle yapılmış halı önünde mutlaka fotoğraf çektirirdik. Makinelerimiz manüel ve siyah – beyazdı. Onu da belirtelim. Kuğulu parkı da unutmak mümkün değil.

Gelelim bugünün Ankara’sına, çubuk barajı ne oldu? Halen kapalı restorasyon yapacağız diye su toplayan kapakları açıldı ve adeta unutturuldu. AOÇ bugün ne halde hepimiz biliyoruz. Kızılay binası yerinde iş merkezi var, Gençlik parkının eski ruhu var mı? Yenilendi ama ben eski halini daha çok seviyordum. Parkın içine binalar yapıldı, gezi alanları daraltıldı, bunları yapanlar yurtdışını gören kişiler, acaba bizden başka örneği var mı?

Ankara’nın eski fotoğrafları bana daha güzel ve anlamlı geliyor. Meydanlardaki heykeller ve sanatsal yapılar kaldırıldı. Örneğin Tandoğan Meydanındaki bronz heykeller gibi daha niceleri depolara kaldırıldı. Sıhhiye Meydanındaki Hitit Güneşi kaldırılmak istendi, ama yargı kararı ile kaldırılamadı. Daha neler neler.

Belki bu yazılanları karamsar görebilirsiniz. Pek çok park yapıldı halende yapılıyor mutlaka gezmişsinizdir, bende çoğunu görmek için gezdim, ama inanın zevk alamadım. Soğuk geliyor, estetik yönü zayıf. Hiçbiri Çubuk barajı kadar insan çekemiyor. AOÇ kadar ilgi göremiyor. Anıtkabir belediyelerin elinde olsa idi şimdiki güzelliğini korur muydu? Geçmişe göre daha yeni güzellikler eklendi, örneğin Anıtkabir içerisindeki, Kurtuluş Savaşı Müzesi görülmesi mutlaka gerekli bir eser. Ankara’da yaşayıp da görmeyenler olur diye yazıyorum. Anıtkabir son yıllarında milyonlarca kişinin ziyaret ettiği Ankara’nın şüphesiz en önemli eseridir.

Son yıllarda Hamamönü ve Ankara kalesindeki restorasyon çalışmaları, kapalı cezaevinin müze haline getirilmesi, sanat sokağı düzenlemesi, metro gibi teknolojik yenilikler elbette takdire şayan gelişmeler. Ancak, Ankara’nın ruhunu da koruyalım. Yeni yapılan güzelliklere evet, tarihimize ve tarihi eserlerimize sahip çıkmak şartıyla.

ankara ruhu zamana notlar fotoğraf şehir

Sevgiyle,

Ali İyibil

Editörün notu: Babamın bu yazısı üzerine gidip bahsettiği yerleri fotoğraflamak isteği oluştu içimde, umuyorum yakında :)


|


Yorum eklemek ister misiniz?

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.