Kamboçya – 2.bölüm
Kamboçya daki ikinci durak, Phonom Penh , Kamboçya krallığını baş şehri. Güzel, sakin bir şehir, parkları, tapınakları gezdik.
Sokak satıcısı, sattıkları ise böcükkk :)
Kiraladığımız tuk tuk la gittik S-21 soykırım müzesine ve ölüm tarlalarına (Pazarlık yapmak burada da zorunluluk gibi görünse de, gördüğümüz yoksulluk pazarlık yapma keyfimizi aldı, yapmadık (yapamadık) bizim de katkımız olsun istedik bu acılı, yoksul, güzel insanlara…
S-21 soykırım müzesi o günkü haliyle bırakılmış.
Şimdilerde soykırım müzesi olarak anılan yer, eskiden okul olarak kullanıan binaların işkence ve hapishaneye çevrilmiş hali. Yaklaşık 10 yıl ülke yönetimini elinde tutan Kızıl Khmerler ve onların cani lideri Pol Pot‘un (özellikle 1975-1979 yılları arasında) insanı utandıran sorgulama ve işkence hanesi.
Pol Pot’un Sadece köylü sınıfı oluşturmaya yönelik deliliği, onu ülkenin tüm aydınlarını, sanatkarlarını, hatta gözlük takanları bile ağır şartlarda çalıştırmaya öldürmeye yöneltmiş. Birkaç yılda tüm ülkeyi ölüm tarlası haline getirmiş ve dünyanın en büyük soykırımı sessizce gerçekleştirmiş.
İşkence yaptığı, öldürdüğü tüm insanların tek tek fotograflarını çektirmiş. Anlamakta inanmakta zorlanıyor insan. Bu nasıl bir acımasızlık.
Kamptaki vahşet odalarında 15 bin kişinin öldürüldüğü söyleniyor.
Tarihini bilmesek, vahşeti gezmesek, çok seveceğiz bu yemyeşil okul bahçesini ve okulu.
3 milyon Kamboçyalının bu dönemde öldürüldüğü söyleniyor.
Ne acıdır ki, Kızıl Khmerlerin liderinden işlediği bu suçların hesabı sorulmamış. 1997 yılında kurulan halk mahkemesi Pol Pot’u ömür boyu ev hapsi ile cezalandırmış ve daha da acısı Pol Pot canisi ölmeden önce yaptığı röportajda “Vicdanım rahat” demiş…
Müzeyi görmek sabır istiyor, güç istiyor…
Müzeden çok yorgun çıktık, sırada ölüm tarlaları var. Öfkeyle, acıyla, beklide sonrası gün tekrar tekrar içimizin acımasını engellemek için aynı gün gittik ölüm tarlalarına…
Ölüm tarlarında öldürülen insanların kemikleri, kafatasları ile dolu bir anıt… Bakmaya, fotograf çekmeye dayanamadık, hele hele o fotoğraflarda görünmeyi hiç istemedik…
Kızıl Khmer askerleri “öldür” emri alıp, öldürdükleri kişilerin başlarını komiteye getirdikleri için, öldürülen kişilerin çoğunun başı yokmuş.
Pol Pot’un öldürme kampları, yürüdüğümüz toprağın her karesinde yüzlerce insan var.
Vahşet hala çok canlı, öldürülen kişilerin kıyafetleri… Yürürken dikkatlice yere baktığınızda kemik parçaları görmeniz mümkün.
Bu fotoğrafa burada yer vermeli miyim diye çok düşündüm. Sonra görmeli dedim herkes bu caniyi…
Kızıl Khmer iktidarı sırasında Kamboçya ve Vietnam arasında yoğunlaşan sınır sorunları Aralık 1977’de iki ülke arasındaki ilişkilerin tamamen kopmasına yol açmış. Pol Pot’un Çin Halk Cumhuriyeti’ne yakınlaşması Vietnam saldırılarını yoğunlaştırmış. Ocak 1979’da ülkeyi işgal eden Vietnam birlikleri ve Vietnam yanlısı Kamboçyalı komünistler (Ulusal Kurtuluş İçin Kamboçya Birleşik Cephesi) Kızıl Khmer yönetimine son vermiş, Vietnam’ın teknik ve mali desteğine dayanan bir hükümet kuruldu. Sonrası iç savaş, sınır savaşları. 1990 da Vietnam’ın ülkeden tamamen çekilmesine rağmen Kızıl Khmerler 1998 de Pol Pot un ölümüne kadar varlıklarını sürdürmüşler…
Ölüm tarlalarında ki en güzel manzara…
Sevgiyle,
Özlem Ercoşkun
Harika …
Daha dün, The Killing Fields diye bir film izledim, dedim ki iyi ki bu gezi notlarını okumuşum öncesinde, gerçekliğini o kadar hissettim ki…
vaktiniz, fırsatınız olursa mutlaka izleyin:
http://www.imdb.com/title/tt0087553/?ref_=nv_sr_2