Ah bir zengin olsam: Newport
New York’tan erken saatlerde hareket edilirse günübirlik gidip gezilebilecek bir yer Newport. Bu minik kasaba, ABD’nin yüzölçümü bakımından en küçük eyaleti Rhode Island’a bağlı sempatik bir yer. New York’a uzaklığı ise araba ile 3.5 saat civarında.
Biz Eylül ayında bir cumartesi günü yola çıktık Newport’a doğru. Planlar ise cok hızlı gelişti. Önce yolun neredeyse tam ortasında sayılabilecek Yale Universitesi’nde kısa bir mola vermeye karar verdik. Akademik anlamda zaten cok iyi olduğunu bildiğimiz bu okulun kampüsü de oldukça güzel. Sessiz, sakin, huzurlu bir kent kampüsün bulunduğu New Haven. Fakat ne var ki bizim gibi New York temposuna alışmışları kesmediği için bir saatten fazla kalamıyoruz bu durgun şehirde ve yola devam ediyoruz kaldığı yerden.
Kısa da olsa buraya uğradığımızın bir kanıtı olsun istiyor, ilk gördüğümüz tabela ile fotoğraf çektiriyoruz :)
Okyanusa paralel uzun ince bir yoldan gittikçe gidiyoruz. Newport’a giden yollar hedefe yaklaştıkça güzelleşiyor. Bir anda koca bir köprüde buluyoruz kendimizi, o an herkesin eli ayağı birbirine karışıyor. Hem bu manzaraya hiçbir detayı kaçırmadan uzun uzun bakmak, hem fotoğraflarını çekmek icin resmen mücadele veriyoruz. Köprüden aşağıya bakınca yüzlerce yelkenli, birkaç deniz feneri ve sahilde muazzam güzellikte villalar görüyoruz.. Bu arada üzerinden geçtiğimiz köprü de bir o kadar büyük ve ihtişamlı. Tam köprü bitti derken ilerde cok daha uzun ve büyük bir köprü daha görüyoruz. Bu sefer daha hazırlıklıyız, hem izleyeceğiz, hem fotoğraf çekeceğiz :) Sanırım şimdi durup düşününce daha iyi anlıyorum, belki de bu gezide en fazla bu köprülerden etkilenmiş olabilirim :)
Köprülerin konumu asağıdaki haritadan net bir şekilde anlaşılıyor. İlki Jamestown’a gelmeden, diğeri ise Jamestown ile Newport arasında.
Internetten buldugum bir fotoğraf, iki köprü de burada görülebiliyor.
Bu küçük kentte yapacak çok da fazla bir şey yok aslında. Biz çok acıktığımız için bulduğumuz ilk restoranda hızlı bir yemek yiyoruz, sonra başlıyoruz yürümeye. Newport inanilmaz büyüklükteki süper lüks malikaneleri ile meşhur. (Hatta burası bir dönem “Summer White Houses” olarak anılıyormuş zira ABD baskanları Eisenhower ve Kennedy yaz tatillerini buradaki malikanelerinde geçiriyorlarmış.)
Meşhur malikanelerin çok büyük kısmı Bellevue adlı cadde üzerinde sağli sollu sıralanıyor. Hepsini hayranlıkla izliyoruz. O sırada hava bozuyor, fırtına çıkabilir korkusuyla hemen arabaya koşuyoruz. Bir kere de araba ile geçiyoruz bu caddeden, iyice inceliyoruz her bir evi.
Sonra internette bir çok sayfada tavsiye ettikleri bir şeyi yapıp kentin güney ucunu boydan boya gidiyoruz arabayla. Öyle boydan boya dediysem, toplam 10 dakika falan sürüyor bu yolculuk. Ama manzaralar muhteşem. Iphone bu muhteşemliği maalesef pek yakalayamamıs ama…
Son durak olarak How I Met Your Mother dizisi finalindeki düğünün yapıldığı otele uğruyor, bahçesinde de şöyle bir tur atıyoruz. Tabi bu anı da ölümsüzleştirmeden olmaz…
Dönüş yoluna girdiğimizde hava kararıyor ama köprüler hala ihtişamını koruyor..
Sevgiyle,
Bilge
Editörün notu: Bu aşağıdaki fotoğraf da aslında kapak fotoğrafı olarak seçilen ama formatı nedeniyle koyamadığımız fotoğraftır, keyifli izlemeler…
Yorum eklemek ister misiniz?