ABD Batı Yakası Gezisi – 3. Durak: Los Angeles
Nam-ı Diğer “The City of Angels”
Uçağımız iniş yapmak için Los Angeles yakınlarında alçalmaya başladığında, hayal ettiğimizden de büyük bir şehre geldiğimizi anlamış bulunduk! Los Angeles, ABD’nin New York’tan sonra nüfus bakımından ikinci, California eyaletinin ise en büyük şehriymiş.
Şehir büyük olmasına büyük ama, turistik aktivitelerin yoğunlaştığı bölgeler nispeten küçük bir alanda toplanmış. Dolayısıyla biz de bu kadar büyük bir şehrin iki günde küçük bir kısmını görebildik ancak.
Melekler şehri Los Angeles, çok iyi bilindiği gibi televizyon ve film sektörünün kalbi. Bu şehre gelmeden önce okuduğumuz forum ve bloglar çoğunlukla, Los Angeles’in hangi muhitlerinde ünlü görülür, hangi restoranlara gitmek ünlü görme ihtimalini arttırır ya da ünlülerin evleri nasıl bulunur gibi sorulara yanıt arıyordu.
Biz Çağrı ile ekranda gördüğümüz yüzleri gerçekleriyle eşleştirme sıkıntısı yaşayan bir çift olduğumuz için, bu konuya fazla öncelik vermedik ve 2 günlük Los Angeles gezimiz süresince de hiç ünlü görmedik :)
Fazla öncelik vermedik dediysem hiç vermedik gibi anlaşılmasın. Biz de birçok turist gibi önümüze çıkan ilk turist danışma merkezinden ünlülerin ev adreslerini gösteren meşhur “celebrity map”lerden aldık tabi. Ama çabalarımızın beyhude olduğunu anlamamız çok uzun sürmedi. Çünkü çoğu zaman, evlerin içinde bulunduğu alan büyük ağaçlar ya da duvarlarla çevrili, yani genellikle bu malikanelerin giriş kapısından başka bir yerini göremiyorsunuz. Bir de bu bölge o kadar büyük ki, yürüyerek gezmek de mümkün değil. Araba ile bu evlerin önünde duraklama imkanı da olmadığı için siz evin hangisi olduğunu anlayana kadar geçip gidiyorsunuz zaten önünden :) O yüzden biz bir süre sonra bunun saçma bir aktivite olduğuna karar verip daha fazla uğraşmadık.
İşte o meşhur evlerin üzerinde dizildiği yerin adı meşhur Sunset Bulvarı. Bu bulvar o kadar uzun ki (yaklaşık 35 km), Hollywood, Bel-Air ve Beverly Hills gibi birkaç semt değiştiriyorsunuz üzerinde giderken. Caddenin en civcivli bölümleri ise ünlülerin evlerinin olduğu kısımlar. Buralarda hem cadde üzerinde hem de ara sokaklarda aklınıza gelebilecek neredeyse tüm Hollywood yıldızlarının evi var.
Ünlülerin evlerini görmek kesinlikle yapmak istediğiniz bir aktiviteyse, bence kendi kendinize bir harita alıp dolaşmaktansa, merkezi yerlerden kalkan turları tercih etmek daha mantıklı olabilir. Üstü açık minibüslerle yapılan bu turlarda tek tek ünlülerin evlerinin önünden geçip, hikayelerini dinliyorsunuz. Biz işin dozajını o kadar abartmadık :) (Ama itiraf edeyim, bir ara arabayla bu minibüsleri takip etmeye çalıştık ama anlatılanları duyamayınca vazgeçtik bu sevdadan :))
Bu bölgede sadece ünlülerin evleri değil, ünlülerin ölü bulundukları ya da öldürüldükleri mekanlar (crime scene) ve bazı Hollywood filmlerin çekildiği yerleri de görme imkanı buluyorsunuz. Bahsettiğim haritada bu bilgiler de yer alıyor.
Ünlüler, hayatları ve oynadıkları filmler hiç ilginizi çekmiyorsa bile Sunset Bulvarından bir defa geçmenizi, güzel ağaçları, pırıl pırıl sokakları, bahçelerin özenli peyzajlarını, evlerin mimarilerini incelemenizi tavsiye ederim. Bu anlamda çok keyifli bir bölge gerçekten.
Los Angeles’in bir diğer meşhur caddesi ise Rodeo Drive. Bu cadde hakkında ilk akla gelen şey Pretty Woman filmindeki meşhur alışveriş sahnelerinin çekildiği yer olması.
Rodeo Drive üzerinde birçok lüks alışveriş mağazası var. Ama bence bu caddenin en büyük özelliği eli fotoğraf makineli bir sürü turistle dolu olması. Biz iki defa araba ile geçtik buradan, inip yürüyerek dolaşma isteği uyandırmadı bizde.
Los Angeles’taki bir diğer meşhur cadde ise (belki de en popüleri) Hollywood Bulvarı. Bu cadde boyunca yerlerde üzerinde ünlü isimleri yer alan yıldızlar var.
Ben bu yıldızların bir numarası var zannediyordum görene kadar, yok valla işte sadece isimler ve yıldızlar. Hollywood Walk of Fame diyorlar buraya aynı zamanda.
Yine bu cadde üzerinde, yıldızlardan başka görülmesi gereken iki şey daha var. Birisi TCL Chinese Theatre, diğeri ise Dolby Theatre (eski adıyla Kodak Theatre).
TCL Chinese Theatre denilen yer, 1922 yılında açılmış bir sinema salonu. Burası, çoğu Hollywood filminin günümüzde bile galalarının yapıldığı bir sinema salonuymuş. Giriş kapısının hemen önünde ise bir çok Hollywood yıldızının orijinal el ve ayak izleri yer alıyor. Biz kendi el ve ayaklarımızla ünlülerinkini kıyasladık, çok eğlenceliydi :) Bir de öğrendik ki, Marlyn Monroe da ünlü olmadan önce buraya gelip hayran olduğu yıldızların el ve ayak izlerine kendininkileri koyar denermiş :) Çok sempatik değil mi? :)
Buranın hemen yakınındaki Dolby Theatre ise Akademi Ödülleri yani Oscarların verildiği yer. Meşhur kırmızı halı seremonisi de tam olarak burada oluyormuş. Hem TCL Chinese Theatre hem de Dolby Theatre’in içini belli bir ücret karşılığında gezmek mümkün.
Biz gitmedik ama yakınlarda bir de Madame Tussauds müzesi var; bal mumu heykellerle ilgilenenler oraya da bir uğrayabilir. Bir de, Dolby Theatre’in hemen yanındaki alışveriş merkezinin köprü şeklindeki balkonlarından karşıdaki dağların yamacındaki meşhur Hollywood yazısını görmek, bu yazıyla fotoğraf çektirmek de mümkün. Çok minik ama aşağıda ikinci fotoğrafta görülebiliyor bu yazı.
Bir de yakınlarda Amoeba Music adında bir yer var ki, burası dünyadaki en büyük ve iyi müzik marketlerden birisiymiş. Burası adeta plak cenneti. Ben şu sayfadan öğrenmiştim burayı, listede Amoeba ilk sırada yer alıyor. Gerçekten de görmeye değer bir yerdi, özellikle de müzik severler için.
Merkezi yerlerin birazcık uzağındaki Griffith Park‘in tepesinde yer alan Observatory, meşhur Hollywood yazısını görebileceğiniz bir diğer nokta. En iyi Los Angeles manzarası da yine buradan görülebiliyormuş. Biz buraya gidince yazıyı daha yakından göreceğiz zannetmiştik, araba ile gidilen son noktada yazı hala çok uzakta kalıyor. Yok, ben bu yazıyı daha yakından göreceğim derseniz, parkın içinde yer alan yürüyüş patikalarından bu yazının çok yakınına kadar da gidebiliyormuşsunuz.
Los Angeles’in merkezi kadar sahil kıyısındaki bölümleri de güzel. Biz ikinci gün öğleden sonra gittik Venice Beach‘e. Tatlı bir yürüyüş yolu var denize paralel, sahil de bir o kadar sempatik. Burası, bundan sonra Batı Yakasında göreceğimiz her sahil gibi denize girme isteğini uyandıran cinsten.
Hava kararmaya başladığında yine okyanus kenarındaki Santa Monica‘ya gittik. Burası çok daha hareketli bir yer, hem şehir merkezi hem de sahil bölümü. Sahilde çok fotoğrafik bir iskelesi var, bir de Pacific Wheel adında dönme dolabı. Biz tam gün batarken bindik, çok keyifliydi.
Santa Monica aynı zamanda bir önceki yazımda bahsettiğim meşhur tarihi Route 66 yolunun da son durağı.
Bir de Los Angeles’ta ucuz giyimin adresi dedikleri bir yer var, Fashion District diye geçiyor. Biz kısıtlı vaktimiz yüzünden buraya ancak Noel gününün akşamı gidebildik ve tüm mağazalar kapalıydı. İçimize dert olunca, ertesi gün sabah tekrar uğradık buraya. Yine çoğu kapalıydı tabi. Açık olanların da görünüşü hem Noel hem de soğuk hava sebebiyle bize çok davetkar gelmedi. Pek kimsecikler yoktu sokaklarda. Sonradan baktım, normalde epey renkli bir yermiş burası. Tarz olarak Mahmutpaşa’nın biraz daha modern versiyonu. Ben fotoğraf çekmeyi unutmuşum ama sanırım hareketli vakitlerinde aşağıdaki tarzda mağazaların yer aldığı bir bölge.
Los Angeles’a gelip de alışveriş yapmadan olmaz dedik, hem de Noel’den sonraki her şeyin indirimde olduğu gün! Bu sebeple Fashion District’te aradığını bulamayanlar olarak, Los Angeles şehir merkezine en yakın outlet merkezi olan Citadel Outlets‘e gittik. Buranın çok büyük bir alana kurulu ve bir tam gün gerektiren bir aktivite olduğunu anlayınca çok vakit kaybetmeyip, alışverişi sonraya sakladık. Zaten beklediğimiz boyutta bir indirim de göremedik.
Biz Batı Yakası gezimiz boyunca müze gezmedik hiç, sevmediğimizden değil valla. Vakit yetersiz gelince önceliği başka şeylere verdik hep. Los Angeles’in en meşhur müzeleri Getty Center ve Los Angeles County Museum of Art. Müze gezmek için yeterli vaktiniz varsa, özellikle bu iki yer hakkında çok okudum, şiddetle tavsiye ediliyorlar.
Yeme içme konusuna gelirseeek.. Los Angeles’ta biz bu konuya çok öncelik vermedik, genelde karşımıza çıkan sıradan yerleri tercih ettik. Aslında kapısında paparazzilerin sıra olduğu, ünlülerin çok sık görüldüğü ‘Ivy‘ adlı mekana çok önceden bir rezervasyonumuz vardı, Çağrı’nın doğum günü sebebiyle! Ama o gün doğum günü çocuğunun canı sushi yemek isteyince rezervasyonu iptal edip, ünlü bir sushiciye gitmeye karar verdik. Kısa bir araştırmayla bulup gittiğimiz Izaka-ya by Katsuya‘da yediğimiz sushiler gerçekten çok taze ve lezzetliydi.
Bir de Venice Beach’te Figtree Cafe‘ye gitmiştik tavsiye etmeye değer. Burası da yine bölgenin meşhur mekanlarından. Sempatik bir yerdi, manzarası güzel, yemekleri iyiydi.
Bitirmeden son bir faydalı bilgi vereyim, Los Angeles’ta kaldığımiz Friendship Motor Inn adlı otel, bu gezi boyunca en memnun kaldığımız oteldi diyebilirim. Temiz, ucuz ve en önemlisi merkeze yakın bir otel burası. Üstelik kahvaltı ve ücretsiz otopark da ödeyeceğiniz fiyata dahil.
Bir sonraki yazımda Los Angeles’tan San Diego’ya yaptığımız günübirlik tur var :)
Sevgiyle.
Los Angeles’ta yapilabilecek bir onemli aktivite de, Universal Studios Hollywood’a gitmek olabilir. Biz Orlando’daki Universal’a gittigimiz icin Los Angeles’ta da oldugu tamamen aklimdan cikmis. Merak edenlere, Orlando Universal yazisi surada: http://cekimetkisi.com/zamananotlar/2014/11/09/orlando-eglence-parklari-universal/
Pingback: Yosemite Natural Parkına Gidelim!!!!!!!! | yaz-gi