|
vakıflar inceleme

Vakıflarda Neler Oluyor

İşbu anımı yazmak nerden icap etti? Bugünlerde “Kızılay” bağışları yoğunlukla tartışılıyor. Bana bu durum 1980’li yıllarda Türkiye Diyanet Vakfı’nda yaptığım incelemeyi hatırlattı. Bende bildiğimi gördüğümü yazayım dedim.

            12 Eylül 1980 askeri müdahalesi olmuştu. Takip eden yıl Diyanet Vakfı ve Milli Gençlik Vakfı’nın incelenmesi istenmişti. İncelememiz vergi yasaları ve diğer vakıflar mevzuatı açısından yapılması gerekli bir inceleme ve araştırma idi.

            Öncelikle Milli Gençlik Vakfı’nın incelenmesini planlamıştım. Vakıf Başkanını telefonla arayarak incelemeye başlayacağım günü bildirerek, gerekli defter ve belgelerin hazır olmasını bildirdim. Neticede kararlaştırılan tarihte vakfa gittim. Vakıf, Balgat semtinde inşaatı devam eden caminin arazisi içinde bir yer, kapıyı çaldım bir görevli kapıyı açtı. Bir baktım etrafa içeridekilerin ayakkabıları sıralanmış, yan tarafta terlikler var. Biraz tereddüt ettim, bana herhangi bir uyarı yapılmadı ama bende ayakkabılarımı çıkarttım ve terlik giydim. Aşağı yukarı vakıf bakımından kısmen bilgi sahibi idim. Bir siyasi partinin yan kuruluşu gibi faaliyet gösteriyor ve ülke genelinde şubeleri bulunuyordu. Vakıf adeta camiye benzetilmişti. Her yer halı ile kaplanmış ve duvarlarda bazı Osmanlı padişahlarının portreleri yer almıştı.

            Vakıf Başkanı beni karşıladı, son derece ilgili ve kibar bir kişi idi. Yapacağım çalışmayı, kapsamını anlattım. Vakıf Başkanı’nın masasının arkasında bir Atatürk portresi asılmıştı. Ertesi gün çalışmaya başladım. Kanuni defter ve belgeleri inceledim. Bağış belgelerini ve diğer belgelerin usul yönünden bir eksikliği yoktu. Birde bazı şubelerine gideyim dedim. Konya, Denizli, Manisa gibi nispeten büyük şubelerine gittim. Vakıf yöneticileri kimi tüccar, kimi serbest meslek mensubu idi. Ciddi parasal bir hareket gözükmüyordu. Yaptığım incelemeler sonucunda bende kayıt dışı işlemlerin olduğu kanaati hâsıl oldu. Yani güven esasına dayanan kayıtlarda görülmeyen parasal hareketlerin mevcut olması muhtemeldi. Bu nedenle; “tespiti mümkün görülmediğine yönelik” görüşlerimi ve tespitlerimi Bakanlığımıza bir raporla bildirdim.

            İnceleme sırasında bir olay dikkatimi çekmişti. Bir gün MSP Genel Başkan Yardımcısı ve bazı milletvekillerinin de bulunduğu bir heyetin Vakfın hemen yanındaki Balgat semtindeki cami inşaatını gezdiklerini gördüm. Yetkililere ne olduğunu sorduğumda görevli bir kişi bana bunların Libya heyeti olduğunu söyledi. Zaman zaman geldiklerini ve Libya hükümeti tarafından yapılan yardımların yerinde kullanılıp kullanılmadığını denetlediklerini belirtmişti. Demek ki o zamanlarda benzeri ilişkiler mevcuttu, tabii ki burada 1980’li yıllardan bahsediyorum.

teftiş

***

            Diyanet Vakfına Kimler Bağış Yapıyor?

            Diyanet Vakfı ile ilgili incelemelerim Vakfın Kocatepe Cami yakınındaki Genel Merkez binasında idi. Teknik olarak bazı hususlarda eksiklikler vardı. Bunların iyi niyetli olduğu kanaati ile düzeltilmesini sağladım.

            Vakfa yapılan bağışları da inceledim. Halkımızın vakıf konusunda ne kadar hassas olduğunu gördüm. Bağış belgelerini incelerken sık sık duygulandığım oldu. Örneğin Sivas’tan bir işçi bir günlük yevmiyesini Vakfın hesabına yatırmış ve bunu mektupla Vakıf merkezine bildirmiş. Yine İzmir ilinden bir ilkokul öğrencisi babasının verdiği kalem silgi parasını zarfla gönderdiğini, köy kahvesinde toplanan paraların vakfa gönderildiğini ve bu tip bağışların duygusal mektuplarla desteklendiğine tanık oldum. Bu tip olayları çoğaltmak mümkün. Şimdi neden fotokopilerini çekmedim diye pişmanlık duyuyorum.

            Göreve başladığım akşam, Vakıftan ayrılırken bir otomobilin şoförü ile beni eve götürmek için beklediğini gördüm. O gün aceleyle bindim ve evime gittim. Sabah aynı araç yine gelmişti. Vakfa varınca Vakıf Başkanı’nı ziyarete gittim. Vatandaşlarımızın hassasiyetlerini gördükten sonra böyle bir hayır kurumunun otomobilini kullanmak beni rahatsız etmişti. Vakıf Başkanına gözlemlerimi anlatarak, aracı kullanmak istemediğimi, kendi imkânlarımla gidip, geleceğimi anlattım. Beni makul görerek teşekkür etti. Ertesi günlerde çok sayıda görevlinin Vakıf araçlarının garaja çekildiğine tanık oldum. Şühesiz benim davranışımın bu kararda etkili olduğunu zannediyorum.

            Bu tip denetimlerin ne kadar önemli olduğunu geçen yıllardan sonra çok daha net değerlendirebiliyoruz. Vakıf yöneticileri tespitlerimize gayet olumlu yaklaştılar. Vakfın Teftiş Kurulu müfettişleri ile toplantı yaparak, karşılıklı olarak bilgi alış-verişinde bulunmamız yararlı bir çalışma oldu.

            Birde burada aklıma gelen Kızılay ile ilgili bir anım var. Grup olarak Kızılay’dan ihale alan mükelleflerin listesini almıştık. İhale alan bir şirketin vergi incelemesini ben yapacaktım. Normal inceleme idi. Çok karlı bir iş gibi gözükmüyordu. İnceleme sonucunda bazı tespitlerimiz oldu ama bana ilginç gelen mükellefin açıklaması idi. Bana bu ihaleye girme nedenini şöyle açıkladı. “Özellikle yurtdışından gelen yardımlarda giyecek ve ayakkabı gibi eşyalar çok gönderiliyor. Yabancılar bu tip eşyaları gönderirken özellikle elbise ve ayakkabıların içine döviz koyuyorlar. Kızılay bu tip eşyalar çok gelince ihtiyaç dışındaki eşyaları balyalayarak depoluyor ve zaman zaman ihale ile satıyorlar. Biz bu tip elbiselerin ve ayakkabılardan çıkan dövizler (mark, dolar, evro henüz yoktu) bizim karımız oluyor.” Bu açıklama beni şaşırttı, ama açıklama mantıklı idi.

            Esenlikler dilerim.


|


Yorum eklemek ister misiniz?

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.