Yeşilyurt Köyü / Küçükkuyu
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin Küçükkuyu Beldesi‘nin Adatepe Köyü ile birlikte neredeyse en turistik köyünde sıra: Yeşilyurt Köyü’nde.
Bu mübadele görmüş eski Rum köyleri turistik oldu son yıllarda, iyi mi kötü mü bilmiyorum, bir yanda köyün yerlileri için geçim kapıları açılmış oluyor, bir yandan da neredeyse her 3-4 evden biri pansiyon, butik otel, birşeye dönüşmüş durumda, herkes birşeyler satmaya uğraşıyor, görmeye değer gerçek şeyler gittikçe azalıyor ve kalabalıkla beraber ister istemez doğa tahrip oluyor. Yeşilyurt köyü de benzer durumda aslında. Hatta geçmiş yıllarda bu köyde çekilen Karadağlar denen dizi yüzünden ciddi sıkıntılar da yaşamış köyün halkı, şurada ilgili bir haber var, merak ederseniz. Diziyi az biraz ucundan izlemişliğim var, ne mübadeleden bahseder, ne kırsal yaşamdan, ne tarihten, ne de iddia ettikleri gibi Karamazov Kardeşlerin hissettirdiği evrensel duygulardan, değerlerden…Anca entrika, bol bağırtı, fazlasıyla yüzeysel bir intikam hikayesi, daha fazla konuşmayayım :)
Yazın çok kalabalık oluyor burası ve bildiğim kadarı ile kalmak isterseniz fiyatları çok yüksek, ama eğer bahar aylarında gelirseniz karşılaşacağınız manzara o kadar farklı ki…Doğanın kendinden geçtiği bir dönem, her taraf tazecik bir yeşil, bütün çiçekler açmış, o taş evlerin duvarları arasından bile otlar, çiçekler fışkırmış, hava tertemiz, etraf tertemiz, mis, ben çok sevdim. Yine de bomboş değildi, konaklayan turistler vardı otellerde, yazın bu bölgede görmeye çok alışık olmadığımız yabancı turistler.
Ben pek birşey bilmeden geziyorum bu köyün taş sokaklarında hep, vikipedi bilgileri var, bir bakmak iyi olur tabiki.
Sempatik dükkanlar var, hediyelik el emeği eşyaların satıldığı, ve onların kapılarında kedileri. Körfezin bu mevsimde kedileri inanılmaz, öyle çok kedili fotoğraf çektim ki, kendim bile şaşırdım.
Köy meydanından yukarı doğru bir yokuş var, yokuş boyunca birbirinden sempatik ve doğal duruşlu oteller, pansiyonlar, aralarından neredeyse fışkıran doğa.
Sonra Deniz, yerdeki böcekleri karıncaları inceleye inceleye yokuş tırmanan, yüzünden gülmesi eksik olmayan Deniz :)
Yokuşun neredeyse en tepesinde bir otel var, manzarası nefis, oraya kadar çıkıp, kısaca otelin bahçesini de gezip, otun börtü böceğin arasından farklı bir rotadan döndük köy meydanına.
Fotoğraf doldurdum biliyorum ama anlatmaktan iyi sanki.
Bizimkilerin her geldiklerinde uğradıkları bir teyze ve eşi var, bu köyde yaşıyor, evlerinin altında da ürettiklerini satıyorlar. Ağırlıklı zeytin, zeytinyağı satıyorlar ama salçaları da inanılmaz lezzetli, ekmeğe sürer sürer yersiniz, öyle güzel. Salça ekmek seven 80 ler kuşağı olarak, bunu yazması bile zevkli geliyor bana :) Bu sefer de beraber uğradık, uzun uzun ağırlandık valla, yedik içtik, alışverişimizi yaptık. özellikle teyze çok konuşkan, sohbeti çok keyifli, en aşağıda kısa bir video var, kendisi orada da var, tatlı tatlı anlatıyor.
Sonra köyün diğer tarafına doğru kısa bir yürüyüş yapıyoruz, yürümeyle aranız hoşsa, pişman olmazsınız tavsiye edilir. Köyün tepesine çıkınca deniz manzarası var, çok uzaklarda duruyor deniz ama gerçekte o kadar değil.
Dönüyoruz, tekrar köy meydanına. Klasik köy meydanı, kenarda bir kahvehane, ortada koca bir çınar, gölgesinde çay bahçesi. Yazın oturacak yer bulunmuyor, baharda nefis…
Fotoğrafların çekildiği tarihin üzerinden 1 yıla yakın zaman geçmiş, anlatması kolay olmuyor o yüzden, unutuluyor detaylar. Not almak lazım, ya da hemen yazmak lazım.
Burada da kısacık bir video, azıcık yemeli içmeli :)
Sevgiyle kalın,
devamı var…
Video konusuna agirlik vermelisin bence, cok begendim. Fotograflardan bahsetmeye zaten gerek yok, enfes!