|

Bir mezuniyet projesi olarak Dominik Cumhuriyeti

New York’ta yapmakta olduğum yüksek lisansın sonlarına doğru yaklaşıyorum. Artık mezuniyete ve dolayısıyla Türkiye’ye dönmeme bir aydan az kaldı. Sanırım burada en verimli ve dolu dolu geçirmem gereken günler, bu içinde olduklarım :) New York’ta kalan bu sayılı günleri değerlendirirken, bir yandan da mezuniyet için gereken yükümlülükleri yerine getirmeyi unutmamam lazım :)

Güzel haber, diplomayı almak için yazmam gereken bir tezim yok. Columbia, mezuniyet şartı olarak tez yerine, capstone ya da workshop adı verilen bir grup çalışması istiyor bizden. Geçen dönem, birçok seçenek içerisinden en çok istediğimiz projeleri aynı ÖSS için tercih yapar gibi sıraladık ve bu tercihlerin sonucu geçtiğimiz Kasım ayında belli oldu. Hepimizin ilk tercihi olan projeye göre, 6 kişilik bir grup olarak Dominik Cumhuriyeti’nde eğitim alanında faaliyet gösteren bir kuruluş için girişimcilik eğitim programı hazırlayacak ve bunun için de iki hafta süreyle Dominik’te kalacaktık.

Ne yalan söyliyeyim, bu proje sebebiyle böylesine otantik bir yere gidecek olmak beni inanılmaz heyecanlandırdı. Dominik’ten önce tecrübe ettiğim en tropik yer, 2012 yılında iş sebebiyle gittiğim Nijerya’nın Abuja ve Lagos şehirleri olmuştu. Ama maksat iş olunca, gezmeye ve gözlem yapmaya öyle çok fazla fırsat bulamamıştım. İki haftalık Dominik macerası, bunun için çok güzel bir fırsat olacaktı.

Projeye göre, iki ayrı ziyaret gerçekleştirmemiz gerekiyordu bu ülkeye. Böyle olunca grubumuzdan iki kişi Ocak ayında, geri kalan dördü ise Mart ayında gitti Dominik’e. Ben; Cansu, Joe ve Lauren ile birlikte Mart ayında giden grubun içerisinde yer aldım. Böylelikle iki Türk, Bir Kenyalı ve bir Amerikalının iki haftalık macerası başlamış oldu :)

Buraya gideceğim netleşince, ilk yaptığım iş, Dominik’in haritadaki yerine iyice bir bakmak oldu. Açıkçası üzerinde hiç düşünmediğim, adını Survivor’a kadar neredeyse hiç anmadığım bir ülkeydi burası. Bu yüzden öğrenmem, araştırmam gereken çok şey vardı :)

 

Dominik Cumhuriyeti harita

Yukarıdaki dünya haritasından da görüldüğü üzere, Dominik Cumhuriyeti, Karayipler’de yer alan, daha iyi bildiğimiz Küba, Porto Riko ve Jamaika’nın çok yakınındaki Hispanyola adı verilen adanın doğu kısmını oluşturan tropik bir ülke. Bu adanın batı kısmında ise Haiti Cumhuriyeti yer alıyor. Haiti ve Dominik, bir adanın iki yarısı yani.

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Ayrıca, Dominik, Kristof Kolomb’un Yeni Dünya’yı keşfinde ilk ayak bastığı yer ve Avrupalıların Amerika kıtasında ilk oluşturdukları yerleşim yeriymiş. Dolayısıyla da İspanyol sömürgeciliğinin ülkedeki etkileri çok derin..

Ülkenin tek sınır komşusu olan Haiti ile ilişkileri ise biraz gergin. Özellikle 2010 yılında Haiti’de yaşanan 7 şiddetindeki yıkıcı deprem sonrasında birçok Haitilinin Dominik’e göç etmesi, kaçak ve ucuz iş gücü oluşturması ilişkileri iyice kötüleştirmiş. Bu sebeple yakın gelecekte Dominik hukümetinin tüm bu kaçak göçmenleri sınır dışı etmesi bekleniyormuş. Bu durumun ilişkileri iyice germesini beklemek yanlış olmaz sanıyorum.

Fiziksel olarak birbirine bu kadar yakın bu iki ülkenin benzer yanı ise yok denecek kadar az. Haiti, batı yarıkürenin en fakir ülkesi, dünyada salgın hastalık oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri ve turizm sektörü Dominik’in aksine neredeyse hiç gelişmemiş. Konuşulan dil ise Dominik’teki gibi İspanyolca değil, Haitililer Creole denilen Fransızcaya çok yakın bir dil konuşuyorlar. İki ülkenin insanları fiziksel özelliklerine bakılarak da net bir şekilde ayırt ediliyor.

Dominik Cumhuriyeti şu an Karayipler’deki en turistik ülke ve en büyük ekonomi. Şu ana kadar dikkatimden bir şekilde kaçmış olan bu ülke, turizm dışında kalan birçok özelliği ile de öne çıkıyor aslında. Dominikliler sanata çok düşkün mesela, resimde çok iyiler, sokaklar caddeler Dominikli sanatçıların yaptığı resimlerle dolu. Ayrıca merengue ve bachata olarak bildiğimiz latin dansları bu arkadaşların milli danslarıymış (bu dansların milli dans olabilmesi akla pek uygun değil, evet). Beysbolda da oldukça iyiler.

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Turizmde ise Dominik’in en çok tercih edilen bölgesi yukarıdaki haritada en doğuda görülen Punta Cana. Biz projemiz sebebiyle, 17 günün 5’ini ülkenin güneyindeki başkent Santo Domingo’da, 10 gününü kuzeydeki Puerto Plata’da geçirdik. Bir de Santo Domingo’dan 2 günlüğüne Haiti’ye geçme maceramız var ki, onun detaylarını Haiti yazımda anlatacağım :)

Yani biz Dominik’in en meşhur bölgesi Punta Cana’ya gidemedik. Ama küçük bir adanın sadece diğer tarafı olduğu için açıkçası gördüklerimizden çok farklı olabileceğini de düşünmüyorum.

Proje sebebiyle gittiğimiz ve 4 kişilik bir grup olduğumuz için benim daha önceden alışkın olduğum şekilde çok detaylı bir gezi yapamadık bu ülkede geçirdiğimiz 15 gün boyunca. Sanırım sürenin uzunluğu ve bu sürenin sonunda gerçekten çok fazla şey öğrenecek olduğumuzu bilmenin rahatlığı buna sebep olmuş olabilir. Kısacası biz gezme işini tamamen akışına bıraktık, neler yapmamız, denememiz gerektiğini orada tanıştığımız insanlara sorarak, onların yönlendirmeleriyle öğrendik. Belki de en güzeli bu şekilde oldu.

Ben her şeyi uzun uzun yazmayı, anlatmayı seviyorum. Sıkıcı olmadığını umarak, bu yazıda ülke genelindeki gözlemlerimden bahsedeyim diyorum, bir sonrakinde de şehir bazında neler yaptık, nerelere gittik ondan bahsederim.

Bizim beraber çalıştığımız eğitim kurumu Dominik’te 4.500 den fazla çocuğa ve gence ücretsiz eğitim sağlıyor. Üzerinde çalıştığımız “A Ganar” adlı program çerçevesinde de liseden sonra okula devam etme ya da çalışma imkanı bulamamış gençlere hayata yönelik bilgiler ve bir miktar mesleki eğitim vererek onları çalışma hayatına hazırlıyorlar.  Hazırlayacağımız girişimcilik eğitiminin ise “A Ganar” mezunlarına verilmesi ve bu sayede gençlerin kendi işlerini kurmak konusunda gerekli bilgilere sahip olması hedefleniyor.

Dominik’te geçirdiğimiz süre boyunca “A Ganar” çerçevesinde verilen birkaç dersi izleme imkanı bulduk ve bu hepimiz için oldukça değişik bir tecrübe oldu. Mesela, bir gün, cinsel sağlık eğitimi sırasında en büyüğü 18 yaşında olan 25-30 kişilik bir sınıf öğrenciden kaçının HIV testi yaptırmayı istediği sorulunca, bütün bir sınıfın el kaldırması, 5-6 tanesinin de çocuk sahibi olduğunu söylemesi bizde küçük çaplı bir şok etkisi yarattı. Aynı öğrencilerin aylık ne kadar harcama yaptıklarını, yani her ay ne kadar paraya ihtiyaç duyduklarını hesaplamalarının 2 saat sürmesi ise bir başka tecrübeydi.

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Bu okulda gördüklerimizden, öğrendiklerimizden sonra Dominik’e, hazırladığımız eğitim programına, beraber çalıştığımız kuruluşa bakışımız ister istemez çok değişti. Sonra bir de kendi ülkemizde küçük yaşta evlendirilen çocukları, çocuk anneleri, töre cinayetlerini, okula gitme imkanı bulamayan çocukları, gençleri, ne bileyim bunlar gibi güzel ülkemin insanının boğuştuğu bin bir türlü sıkıntıyı düşününce çok da farklı gelmedi bu manzaradan..

Neyse. Konu iyice iç karartıcı olmaya başlamadan gelelim daha turistik gözlemlere..

Öncelikle, Dominik insanını inanılmaz derecede interaktif ve yardımsever buldum ben. Bu bakımdan Türklere de benzetmedim değil. Mesela, bir yere nasıl gideceğimizi, hangi taşıtı kullanmamız gerektiğini sorduğumuz neredeyse herkes bizi bizzat götürüp binmemiz gereken araca kendi elleriyle bindirdi. Hatta bazıları bizim için muavinle pazarlık bile yaptı. Ayrıca gittiğimiz yerlerde nelere dikkat etmemiz, neye ne kadar para vermemiz gerektiği konusunda da bizi defalarca uyardılar.

Aslında şunu da söylemekte yarar var, birçok ülkede olduğu gibi, burada da İngilizce yerel halk tarafından çok fazla konuşulmuyor. Biz Cansu ve Lauren’ın İspanyolca bilmeleri sayesinde birçok şeyi çok daha rahat hallettik. Toplu taşımada, restoranlarda, otelde, takside, birkaç istisna dışında hep İspanyolca anlaşmak durumunda kaldık. Tahmin ediyorum, grupta İspanyolca konuşan birilerinin varlığı birçok yerde kazıklanmamıza da engel oldu :)

DSC03516

Bu ülkede bana ilginç gelen şeylerden biri, Dominik halkının samimiyet derecesi oldu. Özellikle fiziksel temas konusunda ileri derecede hassas insanların ülkesi ABD’den çıkıp bu ülkeye gittikten sonra bu durum hepimize bir acayip geldi. Size dokunmaktan, gözlerini dikip bakmaktan ve çok yakınınıza oturmaktan hiçbir şekilde rahatsızlık duymuyorlar. Bu durum toplu taşımada iyice garip bir hal alıyor.

Dominik’te ulaşımın çok büyük bir kısmı yukarıdaki fotoğrafta görülebilen guagua adındaki minibüs benzeri araçlarla yapılıyor. Bunların standart bir tarifesi yok, nereye gittiğinize göre her seferinde farklı bir miktar ödemeniz gerekiyor. Biz aynı rotada bile her seferinde farklı rakamlar ödedik, muhtemelen muavinin ve şoförün insafına da kalıyorsunuz biraz, hele de yabancı olduğunuz ten renginizden ve aksanınızdan anlaşılıyorsa! :) İşte bu guagualar samimiyetin sınırlarını oldukça zorluyor. Biz yerel halka karışalım, onlar gibi yaşayalım düşüncesinde olduğumuz için bu minibüslere çok defa bindik. Bu küçücük araçlara sığdırılan insan sayısını gerçekten akıl almıyor. 2 kişilik koltuklara 3 kişi sığdırılıyor, iki koltuk arasındaki koridor bölüme birer tahta parçası yerleştirilerek, oralara da bazen 1, bazen de 2 kişinin oturması söyleniyor. Bir de guagua muavininin kapıdan sarkarak (ve neredeyse hiçbir yere tutunmadan) müşteri toplamaya çalışması var ki, tam evlere şenlik.

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Diğer taraftan, Santo Domingo’da bindiğimiz otobüsler, guagualara kıyasla daha sakindi.

DSC03521

Pazarlık ise Dominik’te satın alınabilecek her şey için geçerli. Hediyelik eşyacılarda, guaguada, takside pazarlık yapmazsanız kazıklanma ihtimaliniz çok yüksek. Hatta pazarlık yaparken bile oldukça yüksek :)

Benim bu ülkede en çok hoşuma giden şeyse, her türlü tropik meyveyi tatma imkanı bulmamız oldu. Türkçesi şöyle dursun adının İngilizcesini dahi bulamadığımız ya da hiç duymadığımız bir sürü meyvenin suyunu içtik. Zapote, granadillo, guayaba (guava), chinola (passion fruit), jagua ve guanabana bunlardan bazıları. Hangisinin ne olduğunu, neye benzediğini anlamak için bir elimiz sürekli internetteydi :) Bu meyvelerin suyunu içtik, çünkü bu değişik meyveler çarşıda pazarda pek satılmıyor, daha çok büfelerde ya da cafelerde su/smoothie olarak tüketiliyor. Mesela aşağıdaki fotoğraf ilk gün içtiğim tamarindo adlı garip görünüşlü bir meyvenin suyu :)

DSC03512

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Eğer meyvenin kendisini satın alıp yemek istiyorsanız o kadar çok alternatif yok.. Yine de papaya, muz, ananas, mango, portakal ve hindistan cevizi neredeyse her köşe başında satılıyor.

DSC03795

DSC03801

Puerto Plata’daki otelimizin hemen yanıbaşında 50 pesoya (yaklaşık 1 dolar) hindistan cevizinin tepesini keserek bize önce suyunu, sonra satırla ikiye böldükten sonra meyvesini yediren teyzeyi burada anlamadan geçmek olmaz.

DSC03822

DSC03826

Bir de ben hayatımda ilk defa mango ve hindistan cevizi ağaçlarını da burada gördüm. Merak edenler için onları da paylaşayım.

DSC03539

DSC03615

Meyve demişken, Dominik’te yeme içme işleri genellikle oldukça uygun fiyatlıydı. Normal bir restoranda maksimum 250-300 pesoya karın doyurabiliyorsunuz. Biz ilk günlerde hijyen kaygısı ve yemeklerin değişikliği sebebiyle yerel restoranlara gidemedik, pizza, ızgara gibi daha garantili şeyler yiyip içtik. Tabi 2-3 günden sonra hem ülkeye alıştık, hem de sürekli bu tip şeyler yemekten sıkıldık. Bir anda kendimizi sokak satıcılarından yemek yerken ya da beraber çalıştığımız insanların yediği yerel restoranlarda, yemekhanelerde takılırken bulduk. Dominiklilerin comedor dedikleri yemekhane tarzı yerler genellikle şöyle görünüyor:

DSC04001

DSC03780

Yöresel yemekler genelde pilav eşliğinde geliyor. Pilav yanında kızarmış ya da sote şeklinde et Dominik’te en çok yediğimiz yemek olabilir. Hatta o kadar çok yedik ki, dönerken bir süre pirinç ve kızarmış tavuk yemeyeceğim dedim :) Pilav yanında getirdikleri fasulyeli sosu ise pilavın üstüne döküyorlar, pilavı lezzetlendirmek için. Bu tip yemeklerin hiç fotoğrafını çekmemem ise tesadüf değil sanırım.

Plantain adı verilen bir çeşit muz ve yuka da Dominik mutfağının vazgeçilmezleriymiş. Tostones dedikleri kızarmış plantaini biz çok sevdik.

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Tadı hafif tuzlu haşlanmış patatesi andıran yuka da hiç fena değildi :) Yukanın pişmemiş görüntüsü ve haşlanmışı aşağıda.

yucca

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Bir de mofongo adını verdikleri, ezilmiş plantain ve et ile yapılan bir yemekleri var ki, o da en meşhurlardan. Aşağıdaki şekilde servis ediliyor. Yanındaki sosu ise bu pürenin üzerine dökerek yiyorsunuz.

DSC03652

DSC03654

Ayrıca sokakta yemek yemeye fazlasıyla alışıp, son bir haftamızda neredeyse her gün empanada yedik diyebilirim. Bizim çig böreği andıran bu yemeği yapan empanadacılardan birine öyle bir sardırdık ki, gezimizin sonuna doğru her gün bu abiyle selamlaşır, halini hatrını sorar olduk :)

DSC03860

Empanadanın içine aklınıza gelebilecek her şeyi koyuyorlar. Peynir, salam, yumurta, tavuk, sebze ve bunların çeşitli kombinasyonları da mevcut :) Ayrıca sadece 20 peso!

Gitmeden hepatit A, hepatit B, tifo, tetanoz, boğmaca ve difteri aşıları olmuş, gezi süresince sıtma hapı içmiş biri olarak, 17 günlük bir gezide bu kadar yol kat etmiş ve her türlü yemeği yemiş olmak biraz enteresan oldu tabi. Bir tek açık su içme konusundaki hassasiyetimi sona kadar sürdürüp, şişeli sudan başka hiçbir suyu içmedim. Yemeklerden de hasta olmadım çok şükür :)

Bir de Dominik’in yerel birası Presidente var! O kadar seviliyor ki, her yerde herkes bunu içiyor diyebilirim. Bizim Joe’nun da favorisi oldu kendisi.

DSC03366

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

Dominik’e geldim, hediyelik olarak ne alsam, buranın neyi meşhurdur diyince sınırlı sayıda ürün çıkıyor karşımıza. İlk sırada Dominikli sanatçıların yaptığı resimler var. Sonrasında rom, tütün ve kahve. Özellikle romdan yapılan bir içkileri var mamajuana adında. İçerisinde tahtamsı bitkilerin olduğu bu içecek Afrodizyak etkisi olduğu öne sürülerek pazarlanmaya calışılıyor..

DSC04633

Bence Dominik sokaklarında gezerken en çok dikkat edilmesi gereken şey, kaldırım kenarlarında, yolların ortasında aniden karşınıza çıkan çukurlar. Birkaç kere düşeyazdığımız bu çukurlar öyle derin ki, düştüğümüzü hayal bile etmek baya korkunç.

 

DSC03540

Bana Turkiye’yi hatırlatan bir diğer şey de, plajda sıklıkla önümüzden geçen satıcılar oldu. Meyve, şekerleme, sandviç, incik, boncuk her şeyi bu satıcılarda bulmak mümkün.

Dominik Cumhuriyeti gezisi fotoğraf

DSC03714

Gezdiğimiz turistik yerler bir sonraki yazıda!

Sevgiyle.
Bilge Nilsun Kale


|


Yorumlar(3)

  1. ali iyibil
    Reply

    Eline sağlık kızım,çok güzel ve bilgilendirici.Sevgilerimle.

  2. Mustafa
    Reply

    Abi nasil hayatlar bunlar. Kiyasa girmek istemiyorum. Imreniyorum demekle kalmak istiyorum

  3. Pingback: Haiti - Renklerin Ülkesi - Zamana Notlar

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.