|

Dominik Cumhuriyeti – 2

Dominik Cumhuriyeti hakkında yazdığım ilk yazıda ülke genelindeki izlenimlerimi ve gözlemlerimi anlatmaya çalışmıştım. Ülkede gezdiğimiz yerleri ise anlatmaya başlamadan önce, Türkçe bloglara şöyle bir göz attım, daha önce buralara gidip yazan birileri olmuş mudur acaba diyerek.. Şöyle bir sayfa buldum. Dominik ile ilgili daha detaylı bilgiye ihtiyaç duyanlar buraya da bir göz atabilir. Zira bizim Dominik ziyaretimizin temel amacı turizm olmadığından, gördüğümüz yerleri isim isim yazamayacağım ben. Şimdi gelelim benim ne anlatacağıma..

İlk yazımda da bahsettiğim üzere, biz Dominik’in iki ayrı yerini görme imkanı bulduk. Birisi güneydeki başkent Santo Domingo, diğeri ise kuzeydeki eyalet Puerto Plata.

Santo Domingo

Bitirme projemiz sebebiyle, Cansu, Joe ve Lauren ile gittiğimiz Dominik’te gördüğümüz ilk yer başkent Santo Domingo oldu. Buradaki ilk günümüzün akşamında Lauren’in bir arkadaşı vesilesiyle Dominikli bir ailenin misafiri olduk. Bizim için en bilinen yöresel yemeklerden birini hazırlamışlar, pilav eşliğinde türlümsü karışık bir yemek. Yemeğin şu an adını hatırlayamıyorum ama bir fotoğraf çekmeyi akıl etmişim Allahtan :) Yalnız miktar olarak o kadar fazla yapmışlar ki! Üstüne bir ton da ısrar olunca, yemekten başka çaremiz kalmadı bu değişik yemeği :) Yine de dört kişi ancak fotoğrafta göründüğü kadar azaltabildik, sadece bir kaptaki yemeği :)

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominikli bu aile o kadar sevimliydi ki, o akşam bizi memnun etmek için ellerinden geleni yaptılar. Evlerinin önce salonunda, sonra terasında bizi saatlerce ağırladılar. Yemek konusundaki misafirperverlikleri yetmezmiş gibi bir de Presidente birasını hiç duymadığımızı söyleyince evin kızını gönderip marketten hemen iki büyük şişe aldırdılar, bize ikram ettiler. Paramızı en uygun nerede dolardan pesoya çevirebileceğimizi sorunca da, bizim için bir miktar paramızı kendileri çevirdiler.. Haiti’ye gideceğimiz iki gün süresince bavullarımızı evlerinde bırakmamıza izin verdiler. Ve dahası o akşam bizi otelimize bırakırken küçük bir şehir turu yaptırarak görülebilecek belli başlı yerleri de daha ilk geceden bize gostermeyi ihmal etmediler. Sağolsunlar yani, evden kilometrelerce uzakta bizi misafirperverlikleriyle evimizde hissettirdiler.

Santo Domingo’daki 5 günümüzde Hotel Discovery adında, Colonial Zone denilen şehrin tarihi merkezinde yer alan bir otelde kaldık. Otelimizin temiz ve genel olarak güvenli olmasının yanı sıra çalışanları da oldukça yardımseverdi, belirtmeden geçmeyeyim.

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Colonial Zone, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan tarihi bir merkez. Bizim otelimiz bu bölgenin ortasında olduğu için çevredeki çok sayıda tarihi yapıyı gezmek için sadece yürümemiz yeterli oldu. Otelimizin hemen yanı başındaki Calle el Conde için Colonial Zone’un kalbi, İstiklal Caddesi diyebilirim :) Cafeler, restoranlar, hediyelik eşya satan mağazalarla dolu bu caddede yürümek oldukça keyifli.

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

DSC03558

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Bu cadde üzerinde, ara sokaklarda, çevresinde yürüyerek görülebilecek çok sayıda müze, kilise ve anıt gibi tarihi-turistik yapı var. Biz hepsini göremedik ama buralarda dolaşırken görülebileceklerin hepsi, şimdi isimlerini tek tek hatırlayamasam da, oldukça güzeldi. Çevrede yapılacak bir günlük geziyle birçoğu görülebilir bence.

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

DSC03508

Özellikle hava karardıktan sonra bu bölgede dolaşırken inanılmaz bir Akdeniz havası hissettik hepimiz. Restoranların, cafelerin tarzından mı, yapıların benzerliğinden mi bilmiyorum ama Karayipler’de bir adada değil de, bize çok daha yakın bir yerlerde gibiydik.

DSC03499

DSC03493

Bir de bizim gece geç vakitte gördüğümüz chu chu treni var ki, ne olduğunu anlayamamış, ama sempatikliği sebebiyle hemen önünde durup aşağıdaki pozu vermiştik. Bu tren Santo Domingo’nun tarihi bölgesini gezdiriyormuş 45 dakikalık bir tur ile. Fikir güzel.

DSC03504

Biz sonraki günlerde de genellikle Colonial Zone çevresinde vakit geçirdik. Santo Domingo’nun şehir merkezindeki sahilinde yürüyüş yaptığımız gün hava çok güzeldi..

DSC03584

DSC03576

DSC03573

Şehrin Colonial Zone dışında kalan diğer bölgelerinde de vakit elverdiği ölçüde dolaştık. Ama ben nedense çok fazla fotoğraf çekmemişim şimdi fark ettim..

DSC03553

DSC03545

DSC03527

DSC03525

DSC03522

DSC03536

DSC03515

DSC03586

DSC03624

Boş olan bir günümüzde gittiğimiz şehrin yaklaşık 30 km dışındaki Boca Chica plajı da Dominik’te gördüğümüz ilk plaj olarak tarihteki yerini aldı. Santo Domingo’nun merkezinden guagualara binerek gidilebiliyor bu plaja, yolculuk yaklaşık 1 saat civarı sürüyor. Palmiye agaçlı plajları hep fotoğraflarda görür özenirdim, bu hayalim de bu plajda palmiyeler altında geçirdiğim 3-4 saatten sonra sıradanlaşıp eski önemini kaybetti..

DSC03646

DSC03639

Puerto Plata

Santo Domingo klasik bir başkent. 3-4 günden sonra yapacak pek bir şey kalmıyor. Doğrusu bu durum, Puerto Plata’ya gitme tarihimizi bir miktar erkene çekmemizin başlıca sebebi oldu :)

Puerto Plata, daha çok sörfçülerin geldiği bir yermiş. Bu gerçeği daha ilk dakikadan Santo Domingo’daki otobüs terminalinde tanıştığımız Alman bir sörfçüden öğrendik. Adam pılını pırtını toplamış, dev çantasını sırtına takmış, o plaj senin bu plaj benim, en güzel sörf yapılacak yeri arıyormuş :) Böyle bir hayat! Özenmedim desem yalan olur!

Yaklaşık 5 saatlik bir otobüs yolculuğu ile Puerto Plata’nin Sosua şehrine vardığımızda, öncelikle bu Alman sörfçü fırladı otobüsten. Karşısına ilk çıkan motosiklet taksiye kırık dökük bir İspanyolca ile plaja gitmek istediğini söyledi ve vakit kaybetmeden gitti. Biz daha nereden geldik, ne yapacağız derken, o okyanusun dalgalı sularına kendini attı bile..

O andan itibaren geriye kalan 10 günde, workshop projemiz sebebiyle geldiğimiz ve çalışmalar yapacağımız yer olan Cabarete adlı şehirde Hotel Kaoba’da kaldık. Kaoba, bungalov evlerden oluşan sempatik ama pek de lüks olmayan bir otel. Biz konumu ve fiyatı sebebiyle tercih ettik ama diğer otellere kıyasla pek de tercih edilecek bir yer değildi sanki :)

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Cabarete ise, yine sörfçülerin sıklıkla geldiği, akşamları oldukça hareketli, okyanus kenarında yer alan turistik bir kasaba. Plajında sıra sıra eğlence mekanları ve restoranlar var. Mekanların kalitesi ise üç aşağı beş yukarı aynı. Bir de Cabarete halkının merengue ve bachata yapmak için gittikleri birkaç yer var ki, sadece bu dansları izlemek için bile buralara gitmek güzel fikir olabilir. Dans amacıyla gidilen bu mekanlarda, hiçbir şey içmeniz, mekana hiçbir şekilde para kazandırmanız gerekmiyor. Bir sürü insan buralarda sadece dans ediyor. Bir köşede durup yalnızca izlemek isterseniz, kısa aralıklarla birilerinin gelip sizi dansa çağırmasıyla baş etmeniz gerekiyor. Benim gibi dans etmekle arası olmayanlar için ise güzel haber: teklif var, ısrar yok. Dominikliler bu konuda oldukça medeni. Hatta o kadar ki, dansa çağırmanın arkasındaki amaç da sanıldığı üzere size asılmak değil. Yani amaç, gerçekten dans etmek. Siz bu dansları bilmediğinizi söylerseniz de, sizinle dans edebilmek için 10 dakika içinde size temel ayak hareketlerini gösteriyorlar. Dominiklilerin bana en sevimli geldiği konu, belki de bu dans konusu oldu diyebilirim.

Alman sörfçünün karşısına çıkan ilk motosiklet taksiye bindiğini söylemiştim. Motosiklet taksi, Dominiklilerin söylemiyle “motoconcho”, özellikle Cabarete’de gördüğümüz ama sanırım Dominik’in genelinde kullanılan bir ulaşım yöntemi. Resmi bir yöntem değil, bir gün kafanız atar da çok uzaklara gitmek isterseniz, Dominik’te bir motosiklet alarak siz de rahatlıkla taksicilik yapabilirsiniz :) Bana pek güvenli gelmedi, o ayrı.

Bu motosikletler yanımızdan yöremizden geçerken çok hızlı olmaları sebebiyle gerildiğimizden fazla fotoğraflarını çekmemişim ama sokaklar motor kaynıyor diyebilirim.

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Gelelim bu eyalette nereleri gezdik, neler gördük?

Tabi ki öncelikle Cabarete’nin merkezi. Burası oldukça küçük bir yerleşim yeri. Vaktimizin çoğunu burada geçirdiğimizden bu küçük yerleşim yerinin her yerini gördük diyebilirim. Ben en çok binaların, duvarların, genel olarak sokakların o renk cümbüşü halini çok sevdim.

DSC03790

DSC03802

DSC03819

DSC03926

DSC04004

DSC04009

Biz Cabarete’de okyanusa girmedik. Plaj olarak daha çok Cabarete yakınlarındaki Sosua tercih ediliyormuş. Ağaçların altında yatabildiğiniz, güzel bir plaj burası. Dominik genelinde karşılaşılabilecek herhangi bir plajdan pek bir farkı yok bana kalırsa :) Yer yer büyük kaya parçaları, taşlar vardı sadece ama onlar da çok rahatsız edici değildi.

DSC03734

DSC03739

DSC03750

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

DSC03776

Cabarete’de tabelalarını gördüğümüz Kite Beach’e, Cabarete plajından yürüyerek gittik biz. Burası da sörfçülerin kite surfing için tercih ettiği yerlerdenmiş.. Kite Beach’ten biraz daha ileride Mariposa (kelebek) Beach adında bir plaj daha olduğunu duymuştuk. Buranın kelebeklerle bir ilgisi olup olmadığını sorduk ama hiçbir ilgisi olmadığını, ve hatta görmeye değer bir yer olmadığını söyledikleri için oraya kadar uzatmadık yolu, geri döndük..

DSC03804

Boş olduğumuz bir gün Cabarete’den 3 kere araç değiştirerek yaklaşık 1.5 saatte ve türlü maceralarla Dudu Blue Lagoon adındaki yere gittik. Sanırım Dominik’teki favori fotoğrafımı buraya giderken bindiğimiz guagualardan birinde çektim. Aracın en önünde Joe ile fazlasıyla sıkışarak oturduğumuz rahatsız koltuğun aynasından gördüğüm guagua muavini, ben fotoğrafı tam çekerken fark etti ve tatlı bir gülümseme attı.

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dudu Blue Lagoon, adından da anlaşılacağı üzere, mavi göletlerin yer aldığı bir mesire yeri. Her yer o kadar yeşil, göletlerdeki su o kadar mavi ki, insanin gözü bu kadar canlı rengi bir arada görmekten yoruluyor bir süre sonra. Büyük yeşil bir araziden aşağı doğru giden patikalarla iniliyor bu göletlere.

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Daha büyük olan gölette zip lining dedikleri bir aktivite yapabiliyorsunuz. Yani bir ipe tutunarak göletin ortasına kendinizi 10 metre gibi bir yükseklikten bırakıyorsunuz.

Gölet epey küçük ama oldukça derinmiş. İçinde o kadar çok balık vardı ki, ben ayağımı bile sokmaya tereddüt ettim :)

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

DSC04025

DSC04052

Diğer küçük göletlerden biri mağara gibiydi. İçinde yarasalar ve kuşlar uçuşuyordu, bize yüzmek için pek tercihe şayan gelmedi ama bir grup turist gelip büyük bir keyifle yüzdüler orada da.

DSC04090

DSC04075

Bu mağaramsı göletin hemen karşısında bir gölet daha var, burada yüzen ya da başka bir aktivite yapan kimseyi görmedim :) Burası da çok güzel görünüyordu.

DSC04092

Dudu Blue Lagoon’dan dönerken yol üzerindeki Playa Grande’de inmeye karar verdik. Bu plajı da çok övdükleri için görmeden dönmeyelim dedik. Gerçekten burası bir tık daha güzel bir plajdı diyebilirim, ama biz o kadar yorulmuşuz ki, sadece biraz oturduk. Suya girmeyi kimsenin gözü yemedi :)

DSC04113

DSC04126

DSC04122

Dominik seyahatimizin son günlerine doğru, sulu aktivitelerden biraz uzaklaşıp Puerto Plata’nin merkezinde olduğunu öğrendiğimiz teleferiğe gittik bir gün de. Deniz seviyesinden neredeyse 855 metre yükseğe çıkıyor teleferik. Çıkış yolu baya dik, aşağısı ise komple orman. En tepeye varınca görülen manzara inanılmaz güzel. Çıkış için ücret Dominik vatandaşı olmayanlar için 350 peso, yani yaklaşık 8 dolar. Bu kadar güzel bir aktivite, Dominik vatandaşları için ise sadece 200 peso.

DSC04151

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

DSC04167

DSC04169

Dominik Cumhuriyeti gezi izlenim fotoğraf

DSC04201

DSC04186

Yukarıya çıktıktan sonra anlıyorsunuz ki, olay sadece manzara izlemek ya da teleferiğin kendisi değil. Mağara, heykel, botanik bahçesi, köprü, gölet gibi çeşitli yerleri gösteren okları takip ederek dolaşıyorsunuz yukarıdaki geniş alanda. Biz lagoon (gölet) yazan oku büyük bir heyecanla takip ettik, Dudu Blue Lagoon’dan sonra beklentimiz biraz yükselmiş olacak ki, buradaki havuzdan bozma göleti görünce aşağıda görüleceği üzere bir süre kalıverdik.

DSC04199

Teleferikle çıkmak kadar inmek de eğlenceliydi. Ne var ki, teleferikten sonra bindiğimiz guagua için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yine sıkış tıkış oturarak aslında 1 saat süren ama 10 saat etkisi yaratan bir yolculukla Cabarete’e varabildik.

DSC04221

Yüksek lisansı bitirme koşulu olarak Dominik Cumhuriyeti’ne gitmek hepimiz için gerçekten büyük bir şans oldu diyebilirim :) Hem böylesine egzotik bir yere gitmek, hem de tüm masraflarımızın karşılanması.. Bir sürü hayat tecrübesi de cabası..

Kapanışı, Dominik’e dair en çok özlediğim şeyle, son bir haftamızda her gün yaptığımız 4 dolarlık kahvaltımızın fotoğrafıyla yapayım :)

DSC04143

İki günlüğüne Haiti’ye geçme maceramız, Dominik’ten biraz, hatta epey farklı :)

Yakında Haiti’de görüşmek dileğiyle..

 

Gelecekten Not: Annelik maceralarımı, diğer gezi yazılarımı ve gözlemlerimi paylaştığım blogumu da merak ederseniz, şuradan ulaşabilirsiniz.


|


Yorumlar(4)

  1. ali iyibil
    Reply

    Teşekkürler………

  2. Hakan turk
    Reply

    Yazılarınızı beğeniyle okudum. Çok güzel, bravo.

    • Bilge Nilsun Kale
      Reply

      Çok teşekkürler Hakan bey, beğenmenize çok sevidim.

  3. Pingback: Haiti - Renklerin Ülkesi - Zamana Notlar

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.