|

100.yil yol rezaleti

Bu adı koymak zorundayım başlığa, çünkü yaklaşık 5 aydır tam bir rezaletin ortasında yaşıyoruz Ankara’nın 100.yıl mahallesinde. Tamam Ankara nın en şahane, en nezih mahallesi değil burası ama bu rezaleti hakedecek ne yaptık onu da bilmiyorum.

Mahalle düzenini bozan olaylar serisi, 100.yıl ODTÜ girişinde sağ taraftaki binaların yıkılması ve ağaçların kesilmesiyle olmuştu Eylül ayında, bunu yazmıştım şurada direnodtü başlığıyla. Tahmin ediyorduk başlayışından, rezillikler artarak gidecek, zira Kasım ayında bir yazı daha yazdım şuraya, ağlama ve sızlama içerikli. Mevsim kışa döndü, kaldı seçime 1.5 ay, son durumumuzu da fotoğraflayıp burada yayınlamazsam içim rahat etmeyecek. Plansız programsız, alel acele yapılıyor görünümlü, kendini uzun soluklu ve kalıcı bir proje olarak hissettirmeyen (Kasım ayında patlayan borularla çöken köprü, 2-3 kere aynı alana dökülen asfalt, yıkılıp tekrar yapılan duvarlar, vb.) bu iş, yarın birgün bir reklam aracı olarak kullanıldığında yaşananlar, çekilenler unutulmasın. Gösterişli bir açılış bekliyorum ben bu yola, şaşaalı bol posterli, başbakanlı olanından. Ortalık yatışıp, seçim geçtikten sonra da (çok geçmeden) unutulmuş fiber, boru, elektrik hatları için boz yap usulü çeşitli işkenceler bekliyorum, yeni tali yol bağlantıları, değişik kavşaklar, yeni AVM ler ve bağlantıları, artık Allah ne verdiyse, yaşayıp göreceğiz.

Biraz sonra göreceğiniz can sıkıcı içerik ve bunaltıcı görüntüler için şimdiden affınızı rica ediyorum. Biliyorum hiç sanatsal değil.

Topu topu 1 saat içinde yolun mahalle içinde kalan bölgelerinde çektim fotoğrafları, pazar günü akşam üzeriydi, birazcık karanlık olmaları bu yüzden. Alttaki 4 fotoğraf 100.yil ODTÜ kapısından, o çirkin köprünün geçici olduğunu düşünmek istiyorum…

yolun aşağısına doğru iniyoruz, iniyoruz tabi ama valla içim parçalanıyor yepyeni yapılmış kaldırımın böyle kötü muameleye uğradığını görünce.

pazar günü hiç trafiğin olmadığı günde bile bir bilinmezlik girdabı (vala böyle bir tamlama uydurmak zorunda kaldım durumu anlatabilmek için) oluşuyor Çiğdem mahallesi girişinde. Bu arada bu giriş (meşhur Naz Gıda’nın yanı), mahallenin tek girişi olma şerefine ulaştı çünkü diğer tüm yollar ya kapalı ya da bir noktaya kadar kapalı.

İşte bu giriş, bakmayın böyle tipsiz durduğuna, kaçırırsanız çok kilometre yapıp geri buraya dönmeniz gerekiyor,

Yürüyün buradan göbeğe doğru (alel acele yapılan dünyanın en geniş göbeğine yani), yürüyün korkmayın:

genellikle günün her saati toz, duman… hatırlatıyorum pazar günü akşama doğru çektim fotoları, haftasonu, tatil, gece demeden çalışıyor buradaki işçiler (bir de bu açıdan bak sevgili okuyucu)

İnşaatın içinden geçen bir hayat yaşıyoruz burada, araç içindeyken tam anlaşılmıyor, dışarı çıkın bakkala markete bir yürüyün. Soyut bir resmin içinde gibisiniz, neredeydim hop nereden çıktım gibi. Ya da daha benzeri Super Mario oyunundaymış gibi, bu çukuru atladım hop altınlar, bu tepeyi aştım bonus puanlar dökülecek başınızdan :)

yaya eziyeti devam

Bu da hiçliğin ortasındaki ağaç (tek ağaç)

Şimdi yönümüzü yukarı yola çeviriyoruz tekrar, burada da yayalar arabalarla kardeşçe yaşamaya devam ediyor.

içinize fenalıklar basmaya başladı di mi, daraldınız. Bu fotoğrafları düzenleyip koyarken ben bunaldım öyle diyeyim size. Gerçekler biraz bunaltıcı.

Şimdi bu yol kıvrılıp Çiğdem’in içine giriyor ya, buyrun yukarıdan manzara

ters yöne kafamızı çeviriyoruz

Şimdi yolun (şimdilik) sonuna gidiyoruz, Konya yolu bağlantısına, yeni yapılan malum AVM nin dibine…

yayanın insan yerine konulmadığı şehrimde burada da durum farklı değil

kafamı çeviriyorum arkaya, motor yoluna devam ediyor (cahil düşünceler:4*4 motor diye bişey var mı acep), iş makineleri tatil, pazar, akşam demiyor yine çalışıyor

toplam 5 dakika durdum durmadım burada 2 tane düşen, 1 tökezleyen yaya gördüm, hatta ne yazık ki 1 tanesini çekebildim. Toplu taşıma araçları caddeye giremediği için Konya yolunda inip evine yürümeye çalışan vatandaştan bahsediyoruz. Bir çukuru, dağı, tepesi, çamuru eksikti aşması gereken.

Benim zamana not olarak düşmek istediklerim böyle işte. Bu mahalle sakini ve günaşırı olarak bu yollardan geçip evime, işime ulaşma, çocuklarını okullarına götürme zorunluluğu taşıyan biri olarak 5 aydır çok ciddi bir sorunun içinde yaşıyorum. Ağır kamyonlar ve iş makineleri tüm yolları işgal edip varolan yolların ciddi hasar almasına sebep olurken, yan etkileri, hava kirliliği, gürültü ve trafik olarak yanımıza kar kalıyor. Bir hiç uğruna yapılan bir yol ile kendi paramızın bize bu tür kazıklar olarak dönüyor olmasını ise izliyoruz sessizce…Yarım yamalak da olsa bir yerlerde hala umut taşıyorum önümüzdeki yerel seçimler için (demokrasiye olan bitmek tükenmez ihtiyaç). Umut…

Bu da ahhh keşke böyle olsa caddelerim dedirten karedir, tebrikler o kadar sabrettiniz yukarıdaki fotoğraflara bakmaya, biraz gözümüz dinlensin :)

dipten gelen not: Şunu da okuyun bir ara isterseniz, aydınlanma amaçlı

sevgiler,


|


Yorum eklemek ister misiniz?

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.