Santander / İspanya – 1.bölüm
Gezmeyi, yeni yerler görmeyi, keşfetmeyi çoğunuz gibi ben de pek severim. Ama itiraf edeyim bu yazının konusu olan güzel şehrin varlığından bile haberdar değilim gitmeme vesile olan konferanstan önce. İspanya’nın kuzeyinde yer alan Santander şehrini paylaşacağım bu ilk yazımda. Aslında Bilbao ve San Sebastian’ı da yazacaktım ama fotoğraflarla çok uzun oldu, ikiye böldüm,onları da bir sonraki sefere.
Santander İspanya’nın Kantabria bölgesinde, Atlantik okyanusu kenarında, içerisinde kocaman kumsalları olan küçücük bir şehir. Gezdiğim gördüğüm yerler içerisinde büyük şehirlerden ziyade, tamamını yürüyerek ya da bisikletle gezebildiğim küçük şehirler, hatta kasabalar çok daha keyifli gelmiştir hep bana. Santander’i de sanırım bu nedenle ilk günden çok sevdim.
Şehirde gündüz hava güzelse herkes plajlarda. Başka şehirlerderden gelen yerli turistler de var ama yabancı turistlere, İngilizce konuşan kimseye rastlamak pek mümkün değil. Airbnb’den kiraladığım evin sahibi olan kadın da tek kelime İngilizce bilmiyordu, yeni bir iletişim şekli keşfettim Lucinda sayesinde, tamamen google translate kullanarak anlaştık, o yazdı ben yazdım, bazen teknolojinin bu gidişatı beni korkutsa da, büyük kolaylık sağladığı gerçeğini yadsımak mümkün değil.
Lafı uzatmadan fotoğraflara geçeyim, burası bir fotoğraf blogu ne de olsa :) Burçay’ın sosyal içerikli güzel yazılarından sonra biraz “hafif” olacak ama biraz da rahatlayayım biz de, özellikle son zamanlarda ülkemizin sıkıntılı gündemiyle birlikte azıcık rahatlamayı, güzellikler görmeyi sonuna kadar hakettik sanki. Şiştik be ya. Lafı uzatmayayım derken yine uzattım, neyse başlıyorum :)
Gündüz vakti plajlar… Genç, yaşlı, çoluk çocuk, tek, çift, arkadaş grubu herkes oralarda.
Okuldan çıkıp gelmiş şu iki bıcırık nasıl tatlılardı, kıza bilmiş bilmiş sürekli bir şeyler anlatıyordu kırmızı gözlüklü minik, gözlüklerine bayıldım :)
Uzun sahil şeridi boyunca yürürken bir çok güzellik çıkıyor karşıma.
Bir kaç tane deniz feneri de gözüme çarpıyor bu yolda, çok severim deniz fenerlerini, oldukça estetik buluyorum, biraz da hüzünlü.
Yol boyunca karşıma çıkan ilginç heykeller…
Akşamüstü plajlar boşalıyor, ve gel-git’le denizin epey çekildiğini görüyoruz. Doğanın bu inanılmaz mucizelerini yakından tanık olmak harika.
Eylül ve kuzey olunca havanın sağı solu hiç belli olmuyor, bir gün önce dolup taşan plajda sadece bir kaç kişi var yürüyüş yapan.
Konferans yemeği için gittiğimiz tarihi “Santillana del Mar” arnavut kaldırımları, taş evleri, yemyeşil ağaçları ve güzel çicekleriyle masal gibi bir köy…Devam edecek :)
Yorum eklemek ister misiniz?