|

4 günlüğüne Parizyen olmak…

Sevgili Burçay için bu satırları yazmaya başladığımda iki şey farkettim : ilki, yazmayı bırakalı tam 2 sene 6 ay olmuş .. :) İkincisi ise, çok fazla şehir dışına çıktığım halde artık gerçek anlamda pek az seyahat edebiliyorum. Ama şimdi konuya buradan girersem, Parizyen olmak yerine 21. yüzyılda modern köle olmaktan çıkabilirim. Onun yerine Ankara’ya bir kahve yapayım, o moladayken de bu sene 23 Nisan’da 4 güzel insanla yaptığım kısa Paris ziyaretine geri dönüp aklımda kalanları paylaşayım..
 

23-27 Nisan arasındaki seyahatimizi aylar öncesinden planladık. Hal böyle olunca uygun uçak bileti bulabildik ancak aynı şeyi oteller için söyleyemeyeceğim. Paris, her yönüyle oldukça pahalı bir şehir, bunu baştan kabullenmekte fayda var. Kalacak yer için airbnb aracılığıyla ev kiralamayı tercih ettik. Burada dikkat edilmesi gereken şey, kalacağınız bölgenin güvenli ve metro duraklarına yakın olması. Belki gezdiğimiz yerleri anlatmaya başlamadan önce, seyahat planlayanlar için bir kaç uyarıda daha bulunabilirim :
 

  • Yanınızda çok fazla nakit taşımayın, her yerde yankesici uyarıları mevcut.
  • Tatilinizi planlarken, odağınızı iyi belirleyin derim; müze ve tarih gezisi mi yoksa şehir gezisi mi..Zira biz hem tarih, hem kültür, hem şehrin sokakları, hem alışveriş derken yapmak istediklerimizin büyük çoğunluğunu bu 4 güne sığdıramadık.
  • Yanınızda uzun yürüyüşler için rahat ayakkabınız mutlaka olsun.
  • Şehre ayak basar basmaz ilk iş metro ve rer trenlerinin haritasını edinin ve üzerinde biraz çalışıp renklerin gizemini çözün :) Paris yaklaşık 3 milyon nüfuslu büyük bir şehir ve metro ağı tüm şehri ve bütün nüfusu karşılayacak büyüklüğe, dolayısıyla karmaşık bir yapıya sahip.

 

Biz Nation bölgesinde, 1+1, minik bir ev kiraladık. Bu bölge Montmartre’ye yakın olduğu için ilk gezdiğimiz yer burası oldu. Monmartre tepesinde Sacre Coeuer(Kutsal Kalp) bazilikası bulunuyor. Buradaki uzun merdivenleri tırmanmayı göze aldığınızda, manzara sizin için tatlı bir ödül oluyor.

 

paris gezisi izlenim yazısı
 

Daha sonra ilk gün için biraz fazla sayılabilecek bir şehir turu yaptık diyebiliriz. Bu tura Paris’in en ünlü sokağı Champs Elysees (Şanzelize :)) de dahil.
 

paris gezisi izlenim yazısı
 

paris gezisi izlenim yazısı
 

4
 

5
 

Akşam ise soluğu harika bir antrikot restoranında aldık:
http://www.relaisentrecote.fr/
 
Ve tabi ki şarap.. Paris’te şarabın sudan ucuz olduğunu, peynirin ise mezeden öte bir öğün olduğunu belirtmekte fayda var..
Tatilimizin ilerleyen günlerinde, bir Paris klasiği olan Eiffel turumuzu da gerçekleştirdik. Eiffel için bazı küçük tüyolar vermek gerekirse, özellikle yağmurlu bir günün sabahında erkenden giderseniz uzayıp giden turist kuyruğunda kaybolmama şansınız var. Eiffel’in bir bacağından sadece merdiven, bir diğerinde hem merdiven hem asansör mevcut. İnternet biletlilerin kuyruğu ise ayrı.. Çok kalabalık bir günde, merdivenli ayaktan giriş yaparak 2. kata merdivenlerden çıkıp oradan asansöre binmek bir seçenek olabilir ama 2. katın yüksekliğini azımsamamak lazım. Her durumda 2. Kattan 276 metreye çıkan 2. bir asansöre binmeniz gerekiyor..Zirveye ulaşmayı başardığınızda, tüm Paris’i, Gustave Eiffel ve Edisson’un balmumundan heykeli ile beraber seyrediyorsunuz.. Ayrıca, burada dünya çapında pek çok ülkenin en önemli şehirlerindeki en yüksek yapıların isim ve yükseklik listesi bulunuyor ve bu listeye göre Eiffel, Burj Khalifa, Empire State gibi bir çok yapının gölgesinde kalmış. Listeye Ankara’nın Atakule’si de dahil edilmiş.
Gündüz demir yığınından farkı olmayan Eiffel’i, gece ışıklı elbisesiyle de görmekte fayda var.

 

6
 

7
 

8
 

9
 

10
 

Eiffel’in en güzel fotoğrafları Trocadero’dan çekilebiliyor. Ayrıca havadan yana şanslıysanız, buradan Eiffel’e ilerlerken ellerinde içkileriyle çimlere yayılmış keyfili bir insan topluluğuna karışabiliyorsunuz.
Eiffel ziyaretimizin hemen ardından, Sein Nehri’nde tekne turuna katıldık. Bu tekne turu sayesinde, sonradan malesef “tarih” yerine “sehir” tatili tercih ederek programımıza sığdıramadığımız Dorsay Müzesi ve Notre Dame Kilisesi’ni uzaktan da olsa görme şansı bulduk.

 

11

 

Bu küçük tekne turu sırasında ve sonrasında yaptığımız şehir yürüyüşlerinde benim en sevdiğim şehir dekorlarından biri, aşıklar köprüsü oldu. Buraya gelen çiftler, üzerlerinde isimlerinin yazılı olduğu kilitleri köprünün korkuluklarına asıp anahtarı Seine Nehri’ne fırlatıyorlarmış(tabi korkuluklarda yer bulabilirlerse :)). Dikkatimi çeken ise, bazı kilitler özel yapım idi, yani orada öylece alınıp üzerine isim yazılmış kilitler değil, özel olarak yaptırılmış ve süslenmiş kilitler.. Demek ki kimi aşık turistler bu işi fazlasıyla ciddiye alıyor :)

 

12
 

Tatilimizin hemen hemen her gününde mutlaka Champs Elysee’e uğradık ve La Duree’de o muhteşem makaronlardan yemeden geçemedik.

 

13

 

Makaronlar Ankara’da yediklermden gerçekten çok farklı ve lezzetliydi. Makaron’un yanı sıra, gittiğimiz pek çok kafede Creme Brule’ye de bir şans verdik ve favorilerimiz arasına girdi
Ayrıca hazır yemeklerden söz etmişken, bir akşamımızı da sadece bol sohbet, Paris’in meşhur bol kaşarlı enfes soğan çorbası ve beyaz şarapta hazırlanmış midye’ye ayırdık.

 

14
 

Daha önce de bahsettiğim gibi, bizim seyahatimizin odağında müzeler ve tarihten ziyade şehir ve sokaklar vardı, daha doğrusu tercih yapmak zorunda kaldık vakit yetersizliğinden.. Bu sebeple, yegane müze gezimizi yağmurlu bir günde çaresizlikten (:)) gerçekleştirdik. Tercihimizi ise Louvre Müzesi’nden ve avlusundaki cam piramitlerden yana kullandık.
Küçük bir tavsiye; müze girişini sakın piramitli kapıdan yapmayın :)
Müzenin 5 farklı giriş kapısı var. Biz Carousel girişini tercih ettik. Yoğundu ancak sıra hızlı ilerliyordu.
Cam piramidi, Aslanlı Kapı’yı (Porte des Lions), Napolyon’un zafer arkı (Arc de Triomphe du Carousel) ve üzerinde duran San Marco’nun atlarını ise çıkışta ziyaret ettik.
Louvre müzesi 4 katlı, farklı medeniyetlerden binlerce eserin bulunduğu iyi korunmuş, oldukça büyük bir müze. Tamamını gezmek için 1 haftanızı rahat ayırmanız lazım. Ancak biz girişte kat planları ve masterpiece lokasyonlarının yazılı olduğu haritayı temin ederek, sadece belli medeniyet ve bir kaç masterpiece i görmekle yetindik. Buna rağmen saatlerimiz içeride harcadık ama buna değdi diyebilirim.

 

15
 

16
 

17
 

18
 

19
 

20
 

Tatilimizin son gününü ise keyifli bir kahvaltı, biraz alışveriş ve biraz da gece eğlencesine ayırdık.
Paris’te kaldığımız süre boyunca kahvaltımızı çoğunlukla pastane kültürüne uygun şekilde çeşit çeşit, bol yağlı ve çoğu zaman yumurtalı tuhaf sandviçler ve kruvasanla geçiştirmiştik ancak sonunda Couqelicot isimli sevimli bir mekanda, tereyağı, bal, reçel, baget ekmeği ve bir kase sütlü kahve ile Fransız usulü kahvaltımızı yaptık.

 
21

 

22

 

..Ve sıra geldi alışverişe :) Paris’te avm kültür buradaki gibi yaygın değil. Daha ziyade ünlü markaların cadde üzeri mağazaları veya küçük butikleri var. LaFayette ender rastlanan alışveriş merkezlerinden.. Ancak herşey oldukça pahalı. Bir de tabi, tekstilde globalleşme sonucu artık her marka, her tür tasarım, dünyanın her yerinde.. Kısacası, Türkiye’de olmayan bir şey göremedik.
Daha sonra soluğu St. Germain’de aldık. Burası hem alışverişin kalbi, hem de Cafe de Flore gibi, entellerin sıkça ziyaret ettiği mekanların bulunduğu, nezih bir semt.

 

23
 

Bu keyifli tatile noktayı ise Buddha Bar’ın mistik, aynı zamanda elegant ortamında, muhteşem müzikler ve kokteyllerimizle koymuş olduk.

 
24
 

Tatilin sonunda ne hissettiğimi de paylaşmak istiyorum; Paris beklediğimden çok daha büyük, kalabalık ve dinamik bir şehir. Burada bulunduğumuz süre boyunca kendimi İstanbul’daki gibi sürekli koşar adım yaşıyormuş gibi hissettim. Aslında şehir, mimarisi ve atmosferiyle bize beklediğimizi verdi. Ama ateş pahası vitrinleri, kötü kokan metrosu, dar içmekanları, belki zarif ama hiç de güzel olmayan kadınları (:)) ve bir Avrupa şehrinden beklenenin çok altında yeşillik yüzdesiyle, “beni gözünüzde çok büyütmeyin” diyerek uğurladı bizi..
Düşünüyorum da, Türkiye, tüm bu süslü makyajlı Avrupa ülkelerinin yanında gösterişsiz ama aslında daha zengin, daha yaşanası, daha sıcak, daha samimi ama bir türlü değeri bilinmeyen kadınlar gibi…

Simge Sarıgül


|


Yorum eklemek ister misiniz?

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.