|

nerde kalmıştık ?

Yukarıdaki gibi bir yüz ifadesiyle yazıyorum şu an, aradım buldum ifademi yüzlerce fotoğrafın içinde işte. Biraz kafası karışık, biraz utangaç, biraz üzgün, biraz kızgın, biraz çekingen, karıştır, tam da bu. Hatta bu cinconların bir sürü fotoğrafını çekmişim yarım saat içinde, hepsi ayrı bir değişik ifadeli, göreceksiniz birazdan, yazımı onlarla süsleme kararı aldım.

 

IMG_0948

 

Geçen küçük kızkardeşimin doğumgünüydü (malum uzaktayım iki kardeşimden de) dedim instagrama beraber bir fotoğrafımızı koyayım, ara Allah ara, bu seneyi tek tek taradım yok, önceki seneye gittim bulamadım, taa 6 yıl önceye gidince bulabildim bir tane, zira o zamanlarda şimdiki kadar çok fotoğraf çekmiyorum, demek ki makine elde olmayınca fotoğrafı çekilebilir bir nesne haline geliniyor. Sonra dedim diğer kardeşimle fotoğrafım var mı, aradım, yine yok. Dedim kocamla var mı, tüm sene için 1-2 taneyi geçmedi, sonra dedim tek var mı hiç fotoğrafım, inanamadım ya 4-5 tane onda da ya yanlış netlenmişim, ya karanlıkta kalmışım (çocuklar çekmiş benim makinelerle çünkü), ya da bir tarafım fena kesik. İnsan bu kadar mı unutur kendi varlığını, yüzüme tokat oldu çarptı fotoğraflar dizinim valla. Bundan sonra poz vermeye, anıların içinde yer almaya karar verdim, birisi dur ben de seni çekeyim dediğinde tutacam kendimi demiyeceğim ben fotoğraf çekmeyi seviyorum, poz vermeyi değil diye :)

 
IMG_1012
 
IMG_0996
 
Fotoğrafı profesyonel algıladığım yaklaşık şu 1 senedir, kafa yoğunluğum ve abartı odaklanmam yüzünden unuttum kendimi, ihmal ettim, kusura bakmasın içsel dışsal döneceğim tekrar kendisine. Hala yaz aylarında yaptığım fazla fazla çekimlerin işlerini tamamlıyorum. Şu kararı aldım, ayda 4 çekimi geçmeyip, işleri erken teslim edeceğim, bir sonraki haftaya iş taşımayacağım. Şartlar elverir de becerirsem yazarım buraya, “başardım” başlığı ile :)
 
IMG_1049
 
Son dönemde neler yapıyorsun, işler nasıl gidiyor soruları çok sık geliyor, biraz kuşkulu yüz ifadeleri eşliğinde, yok, alınmıyorum artık hiç (başlarda çok alınıyordum kaşlardan gözlerden ifadelerden), alıştım buna. İyi gidiyor (çok şükür) diyorum, bir işi işler, kendini çevirir hale getirmek o kadar kolay değilmiş diyorum, biraz zamana ihtiyaç varmış diyorum, her yeni gün farklı bir eksiğimi farkediyorum ve kapatmak için çalışmam gerekiyor diyorum, paralelde iş yapmaya uğraşıyorum diyorum böyle olunca da hiçbirşeye vaktim kalmıyor diyorum, diyorum da diyorum, bir açıklama ihtiyacı içine giriyorum işte. En sonunda onlar sıkılıp konuyu değiştiriyorlar :) ben de konferansı kesiyorum mecbur. Aslında anlatma ihtiyacım azaldı artık, onaylanma ihtiyacım da, buna seviniyorum…
 
IMG_0989
 
IMG_0974
 
Bir de karşılaştırmayı bıraksam kendimi başkalarıyla, harika olacak. Yani sadece kendimi kendimle karşılaştırsam, mesela işlerimi 2 ay öncesi ile bile karşılaştırdığımda seviniyorum, çünkü hep daha iyileştiğini hissediyorum, yaşadığım, çok üzüldüğüm kötü olayların bana bu durumlara düşmemek için gereken önlemleri aldırdığını görüyorum. İyi şeyleri düşünmek istediğinizde buluyorsunuz da, her zaman bu ruh halinde olmak zor tabi. Kocam sağolsun, bir süredir de astrolojiye sardım, okuyorum haftalık, aylık, yıllık durumları, örtüştüğünü de görüyorum yaşananlarla. Mesela bu yazıyı yazıyorum bugün, aslında 2-3 haftadır kendimi anlatayım istiyorum ama üzerimde bir ağırlık, bir bardağın boş tarafı ruh hali, elim gitmiyordu. Ama bugün şakır şakır yazıyorum, sabahtan evi temizledim, yemekler yaptım, kurabiyeler pişirdim, yarın spora başlayayım diye düşünüyorum tam da şu an, kışlık ayakkabılarımı çıkarayım diye düşünüyorum bir yandan, planlar yapıyorum ışık hızında, içimde bir kıpırtı. Haa neden, işte demişti benim yıldızlarım 16 sından sonra iyi hissedeceksiniz diye, gel, buyur inanma. Hani bir sinüs eğrisi ya bu duygulanımlar, işte o eğrinin altındayken zamanı geldiğinde yukarıya çıkacağını bilmek güzel şey, rahatlatıyor insanı biraz, Allah kimselere dermansız dert vermesin diyerek susayım.
 
IMG_0961
 
IMG_0950
 
Bu arada uzun zamandır TV hiç izlemiyorum, sinema filmleri için de niyetleniyorum ama vakit bulamıyorum. Dedim sinemayı ben severim, şeytanın bacağını kır, dizini de kır, otur izle, Kurosawa’nın “Ikiru”sunu izledim. Nasıl bir güzellik anlatamam, içim açıldı, ruhum açıldı, bu adama karşı hayranlığım katlandı. Bir fırsatını yakalarsanız izleyin mutlaka, öyle fotoğraf falan çekiyorsanız, kısa film yapmaya çalışıyorsanız boşa uğraşıyorum duygusu oluyor, zira adam yapılabilecek herşeyi yapmış 50 yıl önce, gerisi tekrara, yeniden çevrime giriyor ne yazık ki…Böyle bir ustalık…
 
IMG_0953
 
IMG_0935
 
dipten gelen not: fotoğraftaki huysuzlar yeğenlerim, fotoğraflar da aslında çekimden kalan, beğenmeyip silmeye niyetlendiklerim. Dedim nasıl olsa koda uyan fotoğraflar galerimde yerini alıyor, uymayanlar da bu özgür alanımda dursun, sevdim bunları çünkü, yıllar sonra beraber güleriz artık :P
 
IMG_0963
 
IMG_0966
 
Herkese mutlu, huzurlu, neşeli, düşseniz de kalkıp tekrar yola koyulduğunuz bir hafta diliyorum…
Sevgiyle,


|


Yorumlar(1)

  1. Burcu yetkin
    Reply

    Bu sıkıcı Cumartesi akşamında güzel geldi yazın. Yüreğine sağlık canım arkadaşım

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.