|

iç sesler, dış sesler, gerçekler

Nerdeyse kırklı yaşlara gelip de neyin doğru neyin yanlış olduğunu halen kestirememenin nasıl bir duygu olduğunu tahmin edersin sevgili günlük (yalnız değilim ordan biliyorum). Okunmuş onca kitap, okullarda geçen yıllar, yaşanmış olaylar, iyi kötü yapılmış tercihler, çıkan faturalar. Edinilmiş tüm bu ıvır zıvırın sonunda “tabikiii, artık şu seçimin sonu bu olur, bununki şu olur” diyebilmeyi isterdim valla. kolay olurdu. Ama herkesin bildiği gibi hayat süprizlerle dolu. İsteyerek ya da istemeyerek. (Aferim kızım, işte en gıcık olduğum, kendi durumunu anlatmak için genel ve yuvarlak cümleler kurma sendromu, politikacı mı olsam (ya da bari muhtar)). Sanki en doğru kararı vermek ve beğendirmek zorundayız, bi kasılma bir plan bir program.

Ama bunun da ötesinde korku var, alışık olduğunu kaybetme korkusu, o güzelim konfordan, aylık düzenli gelirden, ne bileyim o rahat şehirden, o belli standartdaki evden, arabadan, çocuğunun gittiği özel okuldan uzaklaşma korkusu, aha işte arpacık kumrusu gibi bunları düşünür oldum son dönemlerde. Sadece para ile ilgili mevzular da değil, konu tamamen hayattaki alışkanlıklar.

Okuyan bilir Tatar Çölü diye dünyalar güzeli bir roman vardır, Dino Buzzati amcanın, teee 1940 da yazmış, daha da iyi bir anlatımı yok bu alışkanlık denen meretin, mutlaka okumak lazım. Bir kitap okudum hayatım değişti diye bir laf varya, işte bir kitap okudum o gün bu gündür huzursuzum (huzurum değişti).

Zamanımızı verip para satın aldığımız düzen çok zorlu sayın günlük, kapitalizm de diyoruz kendisine, çalış çalış, kazan kazan, kısa zamanda harca, biriktir, tekrar çalış çalış…bu senaryo okuyup adam olup da bi işin olduysa, ya da düzenin içindeki bir fırsatı yakaladıysan (tabiri caizse fırsatçılık oluyor) tabi, yoksa zaten sana düşen pay miniminnacık, diğer çoğunlukla paylaşacaksın onu da, aç mı kalırsın, hasta mı olursun, artık hayatta kalabildiğin kadar…

işte bunları düşünmek bana iyi gelmiyor, bu alışkanlık illetini bana hatırlatıyor günlüğüm, hayır ne gereği var yuvarlanıp gidiyoruz topun içinde yürüyüp duran hamster misali. Daha kötüsü var, bir de düşünüyorsun elimden ne gelir ki diye ya, işte bu tam bir illet, düşün önünde duran kocaman ahlaksız düzeni, düzenin içindeki etkisizliğini, üzül. Sonra memleketi bu hale sokanlara saydır, içini rahatlat, biraz memleketi kurtarma muhabbeti yap, beyin fırtınaları kopar. Sonrasında tabiki başa dönüyoruz, çalış çalış, kazan kazan…

Yok, ben de bulamadım bu döngüye bir çare, ne demişler kelin ilacı olsa başına sürer, arayıştayım işte, bulursanız birşey haberim olsun.

dipten gelen not0: sayın çok paralı, zengin okuyucu, rica ediyorum bu üstteki süper lüks şahane altın oranlı konutlardan satın almayın, destek olmayın bu gidişe, çünkü sonunda uzaklardan görünümünüz bu yukardaki şekil olacak…

dipten gelen not1: Etkili insanların 7 alışkanlığı diye meşhur bir kitap vardır, Stephen Covey’in, işte o kitabın bir yerinde diyor ki her ne yapıyorsan, ilkeli yap, ev ,iş, özel hayat, farketmez. Bu hayatta, belirlediğin ilkeler olacak ve seçimlerini bu ilkelere göre yapacaksın. Ne doğru ne yanlış diye düşünmeler azalacak, vicdanın bir kuş kadar hafif olacak yaptığın seçimlerde. Uğrunda yaşadığımız idealler, bu ideallere ulaşmak için gereken ilkeler lazım bize kısaca.

dipten gelen not2: sayfaya serpiştirilmiş fotoğraflar da neyin nesi, ne alaka diyebilirsiniz, valla alakasızın alakalısı denebilir, anca bunları buldum arşivimden (bir nevi içsel yolculuk :P), geçen yaz Ankara, Eymir in sapsarı bozkır tarafı coğrafyasından, yürüyen adam da kocam olur. Bu arada bu coğrafyada 2009 yılında çektiğim 2 fotoyu da (canon eos 350d ve üstündeki 18-55 kit lens tabiki) koyayım buraya (onların altındaki yeni), yıllar bu 4 ağacı pek değiştirmemiş, ama Ekin kocaman şimdi…

Ben artık gideyim alttaki arkadaşlar gibi yavaştan yavaştan, hayatta hep sevgi olsun, aşk olsun sevgili günlük…


|


Yorumlar(1)

  1. Özlem Ercoşkun
    Reply

    Kuzencim, bu gün ki yazın biraz karamsar olmasına ragmen her geçen gün daha bir güzel, daha duygulu… Bu arada tatar çölü nü uzun zaman önce okumuştum, aklıma düşürdün , tekrar okuma en azından göz geçirme isteği duydum ama bulamadım kitaplıkta…Günlük yaşamın sınırlı eylemleri ve buna alışmak çok korkutmuştu beni de…
    Eline ağzına sağlıkk:)

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.