|

Mültecilik – Dünü ve Bugünü

Bu yazımızda mülteci, göçmen gibi tanımlarla mülteciliğin Türkiye’deki geçmişini ve günümüzdeki durumunu kısaca açıklayacağız. Ayrıca mülteci ve sığınmacı kampları hakkında bilgi bulacaksınız. Mülteci; ülkesindeki ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce veya ulusal kimliği nedeniyle kendisini baskı altında hissederek kendi devletine olan güvenini kaybederek, kendisine tarafsız davranılacağını düşünerek ülkesini terk edip, başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan kişi veya kişilerdir.

Türkiye mültecilerin hukuki durumu ile ilgili Cenevre Sözleşmesini 1961 yılında onayladı. 1967 Yılında ise mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin protokol imzalanmıştır.


Göçmen; ekonomik ve sosyal durumunu güçlendirmek amacıyla başka bir ülkeye kendisi veya aile bireyleri ile birlikte göç edenlerdir. Bu kişiler yasal yollardan gidebilecekleri gibi uygulamada sık sık görüldüğü şekilde yasal olmayan yollardan göç edebilmektedirler.

Sığınmacı; mülteci olmamakla birlikte, henüz statüleri belirlenmemiş kişileri kapsamaktadır. 2510 Sayılı İskan Kanunu “Türkiye’de yerleşmek amacıyla olmayıp bir zorunluluk sonucu geçici olarak oturmak üzere sığınmacılara mülteci denir” şeklinde mülteci kelimesini tanımlamıştır.

1941 Yılında yabancı askerlerin mülteci olmaları da ayrı bir yasayla düzenlenmiştir. Bu yasada konu etraflıca açıklanmıştır. Askeri kamplarda birbirine düşman olan askeri personel ayrı ayrı kamplarda gözaltında tutulmuştur. Mültecilerin sorunlarına ilişkin koordinasyon Milli Savunma Bakanlığı tarafından yürütülmüştür. Uygulamada mülteciler kamp dahilinde gelir getirici faaliyette bulunabilirler. Bulundukları ülkenin çıkarlarına aykırı hareket edemeyeceklerdir. Ayrıca haberleşme özgürlükleri de tanınmıştır. Mültecilerin gönderecekleri mektup ve yazışmalar ücrete tabi tutulmamıştır. Her mültecinin alacağı maaş belirlenmiş olup, disiplin yönünden aynen Türk asker ve subaylarının tabi oldukları hükümler geçerli kılınmıştır. Gözaltında bulunanlara kendi din ve adetleri gereği ibadet ve ayin yapmaları imkanı tanınmıştır. Kampın bulunduğu yerde kilise varsa nezaretçi ile kiliselere gitmelerine olanak sağlanmıştır. 1 Nisan 1941 tarihi itibarıyle Yozgat’ta bulunan kampta 10 Alman, 8 Bulgar, 86 Rus, 1 İngiliz, 1 İspanyol olmak üzere toplam 105 mülteci barındırılmıştır. Toplam kamplarda ise bu sayının 521 olduğu askeri kaynaklarda kayıtlıdır. Bu sayıların sürekli olarak değişmesi de doğaldır. 1942 Yılında Yozgat kampında bulunanların sayısı 147, toplam sayı ise 688’dir. (*1)

Ankara, Yozgat, Isparta, Erdek, Niğde, Sivas ve Adana’da askeri gözaltı kampları kurulmuş, bu kamplarda Alman, Fransız, İtalyan, Bulgar, Rus, Yunan, İran ve İspanyol mülteciler bulundurulmuştur. (*1)

Çocukluğumda mültecilerin Yozgat’ta izinli oldukları günlerde çarşı, pazar gezmelerini hatırlıyorum. O zaman bize ilginç gelirdi.

Almanya’da Nazi Partisinin (National Socialist Party) özellikle Yahudi kökenli Alman vatandaşları üzerinde uyguladığı baskıcı politikalar nedeniyle özellikle 1937 yılından itibaren Alman bilim insanları değişik ülkelere göçtüler. O tarihlerde Türkiye Cumhuriyeti bu insanlara kucak açtı. Bizim de bu insanlara aslında ihtiyacımız vardı. Üniversitelerimiz bu yıllarda yeniden yapılandırılıyordu. Avusturya’nın Alman orduları tarafından ilhakı üzerine önce Avusturya’dan bilahare II. dünya savaşında ilhak edilen ülkelerdeki yahudi kökenli vatandaşlar ülkemize sığınmışlardır. 1945 yılına kadar yaklaşık 1000 sığınmacı Türkiye’ye gelmiştir.

Türkiye’ye gelen bilim adamları Hukuk, Tıp ve Mühendislik dallarında önemli görevler yaptılar. Daha sonraki yıllarda gelen sığınmacıların önemli bir bölümü geldikleri ülkelere geri döndüler. Bir kısmı ise ülkemizde kalmaya devam etmişlerdir. Hukuk alanında Ernst Eduard Hirsch Türk Ticaret Hukuku kitabını yazdı ve bilimsel çalışmalarda bulundu. Bu arada benim anımda mevcut SBF’de öğrenciyken Almanca hocamız böyle bir Alman Yahudisiydi. Karı – koca Christinus’lar yıllarca hocalık yaptı. Çok sayıda bilim adamlarından biri de müzik alanında başarılı çalışmalar yapan Gazi Eğitim Enstitüsünde Müzik Bölümü Başkanlığında bulunan Eduard Zuckmayer’dir. 1972 Yılına kadar ülkemizde kalmıştır.

TBMM Araştırma Komisyonu raporuna göre halen Yozgat’ta 100 kişi kapasiteli mülteci misafirhanesi mevcut olup, burada sadece hassas gruplar barındırılmaktadır.

Günümüze gelince özellikle Ortadoğu ülkelerindeki gelişmeler mülteci sorununu çok daha önemli ve uluslararası boyuta taşımıştır. Mülteci olayı siyasi ve radikal yönetimlerin baskıcı tutumundan ve savaşlardan kaynaklanmaktadır.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Komisyonu bu konuda ciddi çalışmalar yapmaktadır. Türkiye, Pakistan, Lübnan savaşlar nedeniyle, Avrupa ülkeleri de siyasi sığınmacıların en çok tercih ettiği ülkeler olmaktadır.

Türkiye özellikle Suriye’li, Afgan, Irak’lı, Kırgız, Türkmen ve diğer Türk Cumhuriyetlerinden gelen mülteci ve sığınmacılara kapılarını açmış ve sayısı günümüzde ciddi rakamlara ulaşmıştır.


Sığınmacılar için çok sayıda geçici kamplar kurulmuştur. Ancak kamplarda kalan mevcut sayı, ülkemizdeki toplam sığınmacılar arasında yeterli bir oran oluşturmamaktadır.

Ülkemizdeki Suriyeli vatandaşlar ise ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ancak ülkelerine geri dönme imkanı bu aşamada bulunmayan “Geçici koruma” statüsünde olan kişilerdir. Savaşın sona ermesi halinde ülkelerine dönmesi beklenen ailelerdir.


Barış tüm ülkelerin arzu ettiği ancak bir türlü sağlanamayan bir olgudur. Dileriz barış tüm dünyaya hakim olur.

“Geçici koruma” statüsünde bulunan komşumuz vatandaşlarının ülkemize yerleşme eğiliminde oldukları ve kendi işyerlerini açtıkları gözlenmektedir. Dileriz barış olur ve bu aileler kendi vatanına tekrar dönerler.

Esenlikle kalınız.

Ali İYİBİL

(*1) Yaman, Ahmet Emin; II. Dünya Savaşında Türkiye’de Askeri Mülteciler ve Gözaltı Kampları (1941, 1942)
(Bazı fotoğraflar ve bilgiler UNHCR sitesinden alınmıştır)


|


Yorumlar(1)

  1. Ali iyibil
    Reply

    Değerli katkılarından dolayı sayın Şenol ERÇETIN’e teşekkür ediyorum.

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.