|

Hayali İhracat Yılları

Mesleki Anılarım

Yanılmıyorsam 1985 yılı idi. Görevli olarak Antakya’da bulunuyoruz. Ekibimiz dört denetim elemanı olarak görev yapıyorduk. Ülkemiz ekonomik yönden sıkıntılı bir dönem geçiriyordu. Özellikle döviz sıkıntısı had safhada idi. İhracat, teşvik tedbirleri ile mümkün olduğu kadar özendiriliyor ve her türlü kolaylık sağlanıyordu. Doğal olarak bu durumu fırsata çevirmek için çalışan firmaların türemesi, sahip oldukları dövizleri ekonomiye kazandırmak ve bu işlemlerden ek nemalar sağlamak hedefleniyordu.

Gerçek ihracatçıların çabaları her türlü takdirin üstündedir. Ancak fırsatçıların mevcudiyeti de bir gerçektir. Antakya ihracat yönünden önemli bir merkez olup, 1985 yılı itibariyle 500’ün üzerinde ihracatçı firmanın olduğu tespit edilmişti. Özellikle Suriye, Irak, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelere önemli sanayi ve tarım ürünleri ihracatı dikkat çekiyordu. Bu arada basında sık sık “hayali ihracat” haberleri dikkat çekmeye başlamıştı. Ekip olarak bu haberlerden etkilenmemiz doğal olarak kaçınılmazdı. Biz de bu yönde bir ön inceleme yaptık ve gelen ihbarları değerlendirmeye başladık.

Seçtiğimiz ihracatçı firmaları vergi kayıp ve kaçağı olup olmadığı yönünden incelemeye başladık. Bu arada kamuoyunun yakından tanıdığı bazı kişilerin örneğin E.A gibi isimler emniyetçe tespit edilmiş ve yargılanma safhasına geçilmişti. Yine bu günlerde Akdeniz’de uyuşturucu yüklü luxy-s isimli bir gemi esrarengiz bir şekilde batmıştı. Uyuşturucu kaçakçılığı olayları da gündemde yerini aldığını gözlemliyorduk.

Vergi incelemelerimiz ilerledikçe her gün yeni bir olayla karşılaşıyorduk. Benim incelediğim şirket yetkililerinin ilk planda şüpheli davranışları dikkatimi çekmeye başlamıştı. Hemen incelemenin daha ilk haftasında Gümrük Çıkış Beyannamesinde 30 ton tekstil ürünü ihraç edilmiş gözüküyordu. İhracat bir kamyon ile yapılmıştı. Kamyonun plakasından sahibine ulaştık ve aracın 18 tondan fazla yük taşımasının imkansız olduğunu tespit edince, olayın üzerine daha dikkatli gitmem gerektiği anlamış oldum. Şirketin ihracatı şüpheli gözüküyordu. Ancak ihraç edildiği beyan edilen malların kimlerden satın alındığını araştırmamız gerekiyordu. Şirketin alış faturalarından firmaların adreslerini tespit ettikten sonra, söz konusu firma merkezlerinin İstanbul ilinde olması nedeniyle bu ile giderek gerekli araştırmayı yapmaya başladım. Elimde çanta içerisinde evraklar ile İstanbul’a gittim. Sürprizli işler beni bekliyordu. İlk adres meşhur İstanbul manifaturacılar çarşısı (İMÇ) yanılmıyorsam 24 no.lu işyeri idi. Birde ne göreyim bu adreste çarşının tuvaleti vardı. Acaba numarada bir hatamı var diye çarşıda araştırma yaptım. Böyle bir şirket veya firma hiçbir zaman olmamış. Şüphelerimi güçlendiren bir olaydı bu. Hemen durumu tespit ettim ve çarşı yöneticilerinin ifadelerini tutanağa bağladım. Şirketin önemli alış yaptığı diğer adresi aramaya başladım. Merakım gittikçe artıyor ve hayali ihracat olayını tespit etme aşamasına geldiğimden, çalışmamın verimli olduğunu ve emeklerimin boşa gitmediğini görerek görevimi yapmanın huzurunu yaşıyordum. Şimdi beni ikinci sürpriz bekliyordu. Hedefim Galata semti idi. Burada ne göreyim, geldiğim adres bir randevu evi olarak faaliyet gösteren bir adres olduğu için İstanbul emniyetince mühürlenen bir evdi. Artık hiçbir tereddüdüm kalmamıştı. Bu durumu da belgeledikten sonra üçüncü adreste beni neyin beklediğini tahmin ediyordum. Maalesef bu adreste sahte idi. Artık Antakya’ya dönebilirdim.

Hayali ihracatçı olduğu saptanan şirketin yetkililerini çağırarak durumu açıkladım. Fakat firma yetkililerinin çok şaşırmadıklarını gördüm. Her şey açıktı. İtiraz edebilecekleri bir durum yoktu. Her şeyi belgelendirmiştim.

İncelemenin gerektirdiği tüm bilgi ve belgeleri içeren bir rapor düzenleyerek (Suç Duyurusu Raporu) Cumhuriyet Savcılığına gönderildi. Şirket yetkililerinin yargılama sonucunda hüküm giydiklerini bilahare öğrenmiş olduk.

Türkiye genelinde yapılan diğer incelemelerde hayali ihracatların tespiti üzerine zamanın siyasileri döviz girişini olumsuz etkileyeceği gerekçesi ile bu tarihten sonra saptanan hayali ihracat raporlarının Cumhuriyet Savcılığına göndermeyip Bakanlığa gönderilmesi denetim elemanlarından istenildi.
Bunun gerekçesini açıklamaya gerek yok zannederim. Belki de ülkenin içinde bulunduğu durum böyle bir karar almayı gerektiriyordu. İşin siyasi yönü ne olursa olsun biz görevimizi yasalara uygun şekilde yerine getirmiştik. Vergi incelemelerinin ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştı.

Esenlikler dileğiyle. 09.12.2019


|


Yorum eklemek ister misiniz?

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.