|

Banker Faciası

         

Acaba nasıl başlasam diye düşünürken kalemi elime aldım ve yazmaya başladım. Aklıma 1970’li yılların sonu ve 12 Eylül 1980 sonrası yaşanan banker olayları geldi. Ne olmuştu? Nerede ise 40 yıllık olay bu durum.

Ben Maliye Bakanlığı’nda görevde idim. Enflasyonun etkili olduğu yıllardı. İnsanlar sürekli gelir kaybına uğruyor ve çare arıyor. Ülkemizin uyanık iş adamları her zaman tetikte bekler ve fırsat kollar. Bu çerçevede hareket başladı ve kısa sürede büyük mesafe aldı. Lüks işyerleri açıldı. Reklamlar reklamlar aldı başını gidiyor.

Banka faizleri yüksek ama gelir kaybının altında kalıyordu. Ekonomik gelişmeler bir yandan vatandaşı zorlarken, piyasa şartlarını değerlendiren bazı işadamları, hatta büyük şirketler kendi finans sorunlarını kendileri çözme yoluna gittiler. Yani herkes para devşirme yolunu seçmeye, vatandaşlar ise elindeki ufak birikimleri değerlendirme yolunu seçtiler. Banker Kastelli olarak tanınan ve bu furyayı başlatan şirketin yöneticisi Cevher Özden isimli şahıstı.

1981 yılına kadar ciddi sorun çıkmıyordu, ancak çıkması her an muhtemel görünüyordu. Özellikle ekonomik ve mali bilgisi olan insanlarımız daha temkinli davranıyorlardı. Bu arada hatırladığım önemli ve popüler bazı banker isimleri sayalım isterseniz. En tanınmışı Cevher Özden’di.

  • Banker Kastelli, işlerinde nispeten daha tutarlı çalışan bir şirketti,
  • Banker Yalçın, kafeterya işletirken büyük banker oldu. Yaşadığı aşk hikayelerini övünerek anlattı.
  • Banker Atalay, Akçay-Ören arasında satın aldığı ve halen değerlenmeyen araziyi parselleyerek topladığı paraların karşılığı olarak para yatıranlara veren şahıs.

İsmini sayamadığım yüzlerce diğer bankerler.

1981 yılından itibaren bankerler, yüksek faiz vaat ettiği vatandaşlara aylık gelir vaatlerini ödeyemez duruma geldiler. Hatta para toplaya bilmek için aylık % 15-20 gelir (faiz) ödemeyi taahhüt eder oldular ama nafile. Halkta panik başlamıştı. Öyle ki bankerlerin önünde hem para yatıranların, hem de parasını almak isteyenlerin ayrı ayrı kuyruk oldukları görülüyordu.

Bunlar herkesin gözünün önünde cereyan ederken devleti yönetenler ne yapıyordu? Askeri yönetim 24 Ocak 1980 kararlarının sonucunda banker olayının geliştiğini, zamanında tedbir almayan ekonomiden sorumlu Turgut ÖZAL ve Maliye Bakanı Kaya ERDEM’in gerekli önlemleri almadığına inanıyordu. Önce Kaya ERDEM’in istifası isteniyor. Maliye Bakanı istifa edince ertesi gün Turgut ÖZAL’da istifa ediyor. Bu arada resmi rakamlara intikal eden ve batan banker sayısı 300’e yaklaşmıştı.

Ekonomi yönetimi değişti, ancak yüz binlerce vatandaşın alacakları ne olacaktı? 1981 yılında yeni bir düzenleme ile bankerlerin faaliyetleri sınırlandırıldı. 1982 yılında Banker Tasfiye Kurulları kuruldu. Bankerlerin malvarlığı ve tasfiyesi bu kurullarca idare edildi. Mağduriyetler uzun sürdü. Neticede mağdurların kayıpları kısmen de olsa ödendi.

Bize nasıl yansıdı birazda ondan bahsedeyim. Bütün bu olaylar yaşanırken tanıdığımız eş dost bizden fikri yardım istiyorlardı. Bugünkü parayla 100 bin TL yatıran bir kişi ayda net 15.000,- TL gelir payı alıyordu. Başlangıçta para yatıranlar nerede ise 8 ayda anaparasını alıyordu.

Bize bu durumun böyle devam edip etmeyeceği soruluyordu. Ben bu durumun ekonomik verilere uygun olmadığını, kararı kendilerinin vermelerini istiyordum. Neden daha net konuşmuyordum. Bir tanıdığım başka birisine, bizim gelir elde etmemizi sanki istemiyor diye bahsettiğini duydum. Bunun üzerine yinede kimseye tavsiye etmedim.

Banker iflaslarından sonra ne kadar isabetli davrandığımı ifade eden ve teşekkür edenlerde oldu. Parasını alamayanların bizden aracı olmamızı isteyen çok kişi oldu. Ancak bizim hiç yapamayacağımız bir işti. Peki, banker olayı halkımıza ders oldu mu? Hayır!

Kısa adı “Saadet Zinciri” mantığı ile kurulan Titan Şirketi kendi üyelerinin şikayeti üzerine 1990 yılında yasaklandı. Yine mağduriyetler yaşandı.

Özellikle yurt dışında çalışan gurbetçi vatandaşlarımızın kazandıkları dövizler bazı şirketlerin iştihanı kabartıyordu. Nitekim bu yöntemle vatandaşlarımızdan büyük miktarda para toplandı. Kombassan, Yimpaş gibi şirketlerin isimleri sürekli olarak basınımızı ve kamuoyunu meşgul etti. Neticede yine mağduriyetler yaşandı.

Gazeteler bile promosyon yarışına girdi, kimi buzdolabı, kimisi tv vaat etti sonuçta yine mağduriyet yaşandı.

Çiftlik Bank ve Bahis Bank son zamanlarda iyi niyetli vatandaşlarımızdan büyük miktarlarda para topladılar. Sonuç yine aynı oldu. (Tosuncuk yurtdışında lüks yaşamına devam ediyor.)

Bu listeyi uzatmak mümkün, hala ders alınmadı ve maalesef farklı isim ve yöntemler ile binlerce insanımız mağdur oluyor. Sadece çiftlik bank mağdurlarının sayısının 80 bin olduğu basına yansımış oldu.

Belki bizim de bir katkımız, faydamız olur mu? Bilmiyorum. Temennim çorbada bir tuzumuz olsun.

Esen kalınız.

                                                                                                                        Ali İYİBİL


|


Yorum eklemek ister misiniz?

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.